Döviz Kurlarındaki Artış, Yalıtım Ürünlerinin Maliyetini Artırıyor
Türkiye Ä°MSAD tarafından düzenlenen “Enflasyonist Ortamda Üretim-Yönetim” konulu Gündem BuluÅŸmaları toplantısında da görüldüÄŸü üzere, tüm sektörlerde olduÄŸu gibi inÅŸaat sektöründe de en önemli gündem, döviz kurları ve enflasyon. Biz de “Döviz Kurlarındaki Hareketlerin Yalıtım Sektörüne Etkisi” baÅŸlıklı dosyamızla, Gündem BuluÅŸmaları toplantısında uzmanlar tarafından yapılan deÄŸerlendirmelerin yanı sıra yalıtım sektörü temsilcilerinin konuyla ilgili görüÅŸlerini aktarmak istedik. Ä°ZODER BaÅŸkanı Levent Pelesen, ÇATIDER BaÅŸkanı Adil BaÅŸtanoÄŸlu, Austrotherm Türkiye Genel Müdürü Özgür Kaan AlioÄŸlu, Mardav Mali Ä°ÅŸler ve Lojistik Genel Müdür Yardımcısı Erkan Eldemir, Ravaber Genel Müdürü Harun Hasyüncü ve Sika Genel Müdürü Turgay Özkun konuyla ilgili görüÅŸlerini dergimizle paylaÅŸtı. Döviz kurlarındaki artışın üretim maliyetlerini yükseltmesi herkesin dikkat çektiÄŸi nokta olurken; genel kanı, daha önceki krizleri atlattığımız gibi bu krizi de atlatacağımız yönünde... Türkiye’de son aylarda en önemli gündem, döviz kurları oldu. Ekonomistlerden sanayiciye, esnaftan sokaktaki vatandaÅŸa kadar herkes döviz kurlarını, faiz oranlarını, enflasyonu ve bunun ekonomimize etkisini konuÅŸuyor. Türkiye Ä°MSAD tarafından 27 Eylül PerÅŸembe günü düzenlenen Gündem BuluÅŸmaları toplantısının konusu da “Enflasyonist Ortamda Üretim-Yönetim” olarak belirlendi ve uzmanlar, konunun inÅŸaat sektöründeki yansımalarını ele aldı. Türkiye Ä°MSAD Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Ferdi ErdoÄŸan’ın açılış konuÅŸmasını gerçekleÅŸtirdiÄŸi Gündem BuluÅŸmaları’nda, Dr. Can Fuat Gürlesel inÅŸaat ve inÅŸaat malzemeleri sanayisinin faaliyetlerini, son verilerle deÄŸerlendirdi. Ä°nÅŸaat malzemesi sanayicileri ve iÅŸ dünyasından isimlerin büyük ilgi gösterdiÄŸi, Türkiye Ä°MSAD Yönetim Kurulu BaÅŸkan Vekili Oktay Alptekin’in moderatörlüÄŸünde gerçekleÅŸen toplantının konuk konuÅŸmacısı ise Ekonomist ve Akademisyen Prof. Dr. Taner Berksoy oldu. Prof. Dr. Berksoy, “Enflasyonist Ortamda Üretim-Yönetim” konusunda deÄŸerlendirmelerini paylaÅŸtı. KonuÅŸmasında, 2018 yılı 3. çeyrek dönemine iliÅŸkin sektör verilerini açıklayan Türkiye Ä°MSAD Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Ferdi ErdoÄŸan, ÅŸunları söyledi: “Ä°nÅŸaat sektörü, 2018 yılı 2. çeyrek döneminde yüzde 0,8 büyüdü. Çeyrek dönemlerde üst üste süren hızlı büyüme, yerini çok ciddi yavaÅŸlamaya bıraktı ve sektör 2018 ilk yarıyılda yüzde 3,7 büyüdü. 2018 yılı ilk yarısında inÅŸaat malzemeleri ihracatı yüzde 17,8 artarak 9,3 milyar dolara yükseldi. 2017 Haziran ile 2018 Haziran ayı arası yıllık ihracatımız ise 18,8 milyar dolar oldu. 2016 yılında aylık 1,1-1,2 milyar dolar olan ihracatımız, 2018 yılında aylık 1,5-1,7 milyar dolar bandında devam ediyor.”
PROF. DR. TANER BERKSOY: Çekirdek enflasyonun, önümüzdeki dönem ne olacağını gösterdiÄŸini ifade eden Prof. Dr. Berksoy, ÅŸöyle konuÅŸtu: “Fiyatları bizim politikalarımız ve düzenlemelerimizden etkilenmeyen ürünler var. Mesela gıda; bizim düzenlemelerimize kıyasla doÄŸadan daha fazla etkileniyor. Bir diÄŸeri enerji, o da bizim dışımızda. Enflasyonu, bunları çıkarıp hesaplarsak, kalan veriye çekirdek enflasyon diyoruz. Çekirdek enflasyon bize, önümüzdeki dönem enflasyonun ne olacağına iliÅŸkin izlenim verir. Åžimdi TÜFE endeksinde sıçrama var. Yani önümüzdeki dönem enflasyonun üzerinde etkili olacak veri bu. Bu verilerden hareket edersek, önümüzdeki yıl enflasyonun hızlı olacağını söyleyebiliriz. Son açıklanan programa bakarsanız enflasyon yine yüksek ve katı kalmakla birlikte yavaÅŸ yavaÅŸ azalacak. Enflasyonla mücadele sıkıntılı olacak gibi görünüyor. Bu mücadeleyi yapabilmemiz için gerçekten inatçı, iddialı bir siyasi irade olması lazım. Yeni Ekonomi Programı’nda böyle bir eÄŸilim var. Bu planda uçmadıklarını görüyoruz. Orta Vadeli Plan’ın birçok hedefi gerçekçi. Bütçe açığı ile ilgili hedef de oldukça gerçeÄŸe yakın.” Toplantıda soruları da cevaplayan Prof. Dr. Taner Berksoy, “Kurla ilgili olarak, biz ısrarlı bir ÅŸekilde Türk Lirası’nın riskini yükseltiyoruz. Mesela herkesi, Merkez Bankası’nın bağımsız olduÄŸuna ikna etsek, bize dönük risk algısı azalır” dedi. Berksoy, ÅŸöyle devam etti: “Bu dönemde bana kalırsa en iyisi, likitte kalmak. Fiyatla çok da fazla oynamamak gerekir. Çünkü bizim öÄŸretimizde fiyat yol gösterir. Çok telaÅŸlanmayın. Öyle çok derin bir kriz olmaz. Türkiye’de kriz denilen dönemlere bakın. Tamamı neredeyse 6 ila 10 ay sürmüÅŸ. Türkiye ekonomisinde refleks çok hızlı. Åžimdi kriz var mı yok mu? tartışması var. Bana göre de kriz yok. Bizim kriz tanımımız ÅŸu; ekonomik büyüme en az iki çeyrek peÅŸ peÅŸe sıfırın altında kalırsa krizden söz edebiliriz. Ama 2019’un ilk çeyreÄŸinde sıfırın altına ineriz. Ä°lk 3 ay çok ufak bir negatife döner, sonra düzelir. Yurtdışından size ekonomiyi soranlara ÅŸunu söyleyebilirsiniz: Biz düÅŸeriz kalkarız, henüz kriz ortamı yok.” Prof. Dr. Berksoy, hızlı fiyat artışlarıyla ilgili de ÅŸunları söyledi: “Türkiye’de fiyatlama meselesinin fevkalade çarpık olduÄŸu kanısındayım. Bu çarpıklık da aleni bir ÅŸekilde tarımda yaÅŸanıyor. Tarlada 1 kuruÅŸ olan ürün ÅŸehre geldiÄŸinde 10 kuruÅŸ. ‘Nasıl oluyor bu?’ dediÄŸinizde, birçok elden geçtiÄŸi söyleniyor. Bakıyorsunuz deÄŸiÅŸen ellerin birçoÄŸu aynı. Enflasyonla mücadele edeceksek bunun mutlaka üzerinden geçmek lazım” diye konuÅŸtu.
DR. CAN FUAT GÜRLESEL: Bankalar BirliÄŸi’nin kredi konusunda baÅŸlattığı bir çalışmaya deÄŸinen Gürlesel, ÅŸöyle konuÅŸtu; “Bu çalışmanın önemli bir parçası da Türkiye’deki reel sektör ÅŸirketlerinin yurtiçi ve yurtdışından aldıkları döviz kredilerinin toplamıydı. Åžubat sonu itibarıyla, reel sektör ÅŸirketlerinin yurtiçinden aldıkları döviz kredilerinin toplamı 175 milyar dolar, yurtdışından aldıkları da 116 milyar dolar. Toplamda ise 291 milyar dolar. Sıkıntı, bu 291 milyar dolar krediyi kullanan firmalardan, yaklaşık 200 milyar dolarlık kısmını kullananların döviz gelirinin olmaması. Åžu anda Türkiye’nin yaÅŸadığı sıkıntıların belki de en önemli kaynağı bu. Bu krediyi ödeme konusunda sektörler sıkıntı çekiyor. Hangi sektörler? Enerji sektörü 40, inÅŸaat sektörü de 40 milyar dolarlık kredi kullanmış. Ama inÅŸaat sektörünün de enerji sektörünün de döviz geliri yok. Reel sektör ve bankalar arasında bir sıkışmışlık var. Geri ödemede de sıkıntılar yaÅŸandığı için finansman sorunları zirveye ulaÅŸmış durumda. DoÄŸal olarak bu durumun, inÅŸaat malzemesi sanayisinin satışlarında da yavaÅŸ yavaÅŸ etkisi olmaya baÅŸladı. Önce durgunluk, sonra gerileme, Ä°nÅŸaat Malzemesi Endeksine de yansımış durumda.” SEKTÖR TEMSÄ°LCÄ°LERÄ°NÄ°N GÖRÜÅžLERÄ°...
Ä°ZODER YÖNETÄ°M KURULU BAÅžKANI LEVENT PELESEN: “Kaliteden taviz vermek sektöre daha büyük zarar verir” Döviz, yalıtım sektörü için çok önemli bir unsur. Sanayilerin önemli girdilerinden biri enerjidir. Her ne kadar yenilenebilir enerji konusunda ciddi adımlar atıyor olsak da; bugün itibariyle ihtiyacımız olan enerjinin çok küçük bir bölümünü yenilenebilir enerji kaynaklarından saÄŸlıyoruz. Dolayısıyla fosil yakıtlardan saÄŸladığımız enerjiye ihtiyacımız var. Fosil yakıtlarda da maalesef dışa bağımlıyız. ÖrneÄŸin taÅŸyünü üretiminde en büyük gider kalemlerinden biri kömür. Maalesef ülkemizde çıkarılan kömürün kalitesi yeterli deÄŸil. Dolayısıyla ithal kömür kullanmak zorunda kalıyoruz. Kömür de dahil enerji maliyetleri, döviz artışıyla beraber çok yükseldi. Bu da bizi olumsuz etkiliyor. Aynı ÅŸekilde fiyatı tamamen dövize endeksli olan petrol de bizim için önemli bir hammadde. ÖrneÄŸin bitümlü membran üretiminde iki önemli hammadde vardır: asfalt ve taşıyıcı olarak kullanılan polyester. Ä°kisini de ithal ediyoruz. Asfalt alımını TüpraÅŸ’tan, hatta Türk Lirası ile yapıyoruz ancak, deÄŸeri petrol fiyatlarına baÄŸlı olarak sürekli deÄŸiÅŸiyor. Son yapılan açıklamalara göre dünya piyasalarında petrol arzı artırılmayacak. Dolayısıyla petrol fiyatlarının dolar bazında da artacağını öngörebiliriz. Doların Türk Lirası karşısındaki yükseliÅŸini de düÅŸünürseniz, bitümlü membran üreticilerinin maliyetleri çok daha hızlı artacak. Yine sentetik, sürme esaslı yalıtım malzemeleri de petrol türevi malzemeler. Hepsi bir ÅŸekilde dövize bağımlı. Bir diÄŸer önemli konu da; kimse yüzde yüz öz sermayesi ile ticareti döndüremiyor. Dolayısıyla kredi kullanıyorlar. Aynı zamanda bizde uluslararası yapılar da çok fazla. Bunlar yurtdışı ayakları da olan, dövize dayalı kredi kullanan yapılar. Dövize dayalı kredilerin maliyetleri de kur farkıyla sanayicinin üstüne binmeye baÅŸladı. Maliyetler artıyor ve bu artış ürünlere yansıyor. Bu ürünleri alıp kullanması gereken müteahhitler de bina yaparken kredi kullanıyorlar. GeldiÄŸimiz noktada inÅŸaat sektöründe bina üretme iÅŸtahı azalmış durumda. Önümüzdeki 2 yıllık süreçte de bu azalmanın devam edeceÄŸini tahmin ediyoruz. Döviz artışı maliyetleri artırdıkça, iÅŸ hacmi azalıyor. Ä°ÅŸ hacmi azaldıkça da rekabet artıyor. Zaten Türkiye’de yalıtım sektörü de dahil tüm sektörlerde kapasite fazlalığı var. Bu da beraberinde rekabeti getiriyor. Rekabetin boyutu da maalesef haksız rekabete dönüyor; kayıt dışı ekonomi fazlalaşıyor. Bunlar bizi endiÅŸelendiren durumlar. Biz kendi üyelerimize kaliteden asla taviz verilmemesini, standart ve yönetmeliklerin dışına çıkılmamasını tavsiye ediyoruz. Çünkü standartların, yönetmeliklerin dışına çıkmak sektöre daha büyük zarar verir. Ä°ZODER olarak bu yılki önemli hedeflerimizden biri üye sayımızı artırmaktı. Ancak geldiÄŸimiz noktada son 10 yılın en düÅŸük üye sayısına sahibiz. Ä°ZODER sektör sanayicilerinin yanı sıra satıcı, ithalatçı, hatta uygulamacılarını da bünyesinde toplayan bir dernektir. Dernek üyelerimiz, üye aidat yükünü bile düÅŸünmeye baÅŸladı. Yalıtım sanayiinde ihracatımız istediÄŸimiz seviyede deÄŸil. Çünkü yalıtım ürünlerin birçoÄŸu havaleli ürünler. Ürünlerin maliyetinde nakliye büyük önem taşıyor ve bazı ürünlerde 150 kilometre öteye gittiÄŸin zaman rekabet edemiyorsun. Yine de üründen ürüne deÄŸiÅŸmekle birlikte belli bir ihracatı vardır sektörümüzün. Döviz artışının bu açıdan baktığınızda olumlu etkisi de olabilir. Genel olarak Türk sanayicisi artık yönünü tamamen ihracata çevirdi. Bizim de daha fazla ihracata odaklanmamız gerekir. Çünkü bu kriz farklı bir kriz, odağında Türkiye olan ve Türkiye’ye saldırılan bir kriz. Biz dernek olarak üyelerimizin ihracata yönelmesini destekliyoruz. Ayrıca sanayicimize de riskin yüksek olduÄŸunu ve kaçınmalarını, peÅŸin satışlara yönelmelerini tavsiye ediyoruz.
ÇATIDER YÖNETÄ°M KURULU BAÅžKANI ADÄ°L BAÅžTANOÄžLU: “Yerli üretime destek vermeliyiz” Firmalarımız kur dalgalanmaları nedeniyle önce beklemede kaldı ve sektör bir anlamda durdu. Daha sonra yüksek kurlardan teklifler verildi. Åžimdi oturan kur bedelleri ile satış teklif ediliyor. Girdi maliyetleri netleÅŸince fiyatlar da netleÅŸiyor. Ä°thal malzemelere katma deÄŸer konularak imal edilen ve sonra ihraç edilen ürünlerde ilk bakışta olumlu olan avantaj daha sonra kayboluyor. Türkiye’nin tamamen yerli ve milli hammaddeye, üretime ihtiyacı var. Devletimiz de bunu tespit etmiÅŸ durumda. Bunu gerçekleÅŸtirebilirsek önemli fırsatlar karşımıza çıkabilir. Kurlar, sanayi üretimine ve ticarete dayalı bir ekonomi ile stabil hale gelir. Fiyatı ucuz olan her malzeme ülkemize getirilirse ve Türkiye’de üretim yapan sanayicimiz fahiÅŸ fiyatlarla satış yapan firmalar olarak görülüp önyargılı davranılırsa piyasaya ithal malzemeler yerleÅŸir ve yerli üretim son bulur. Önümüzdeki dönemde, döviz kurlarıyla beraber yerli üretime destek vermeye ve yerli ürünleri dünyaya satmaya odaklanmalıyız. Yoksa her kur dalgalanmasında ekonomimiz ve halkımız olumsuz yönde etkilenmeye devam edecektir. Rakamsal bir çalışma yapınca TL’nin Dolar karşısında bugünkü deÄŸerinin olması gereken deÄŸerinden az olduÄŸu ortaya çıkıyor. Bu da kurlarda baÅŸka etkilerin olduÄŸunu gösteriyor.
AUSTROTHERM TÜRKÄ°YE GENEL MÜDÜRÜ ÖZGÜR KAAN ALÄ°OÄžLU: “Daha verimli ısı yalıtım ürünleri teÅŸvik edilmeli” Ancak biz maliyetlerdeki artışı tüketiciye kısmen yansıtabiliyoruz. Bu sektörümüze ya da firmamıza has bir sorun deÄŸil. TÜÄ°K enflasyon verilerine baktığımızda tüketici enflasyonunun üretici enflasyonundan yaklaşık yüzde 10 oranında daha düÅŸük olduÄŸunu görüyoruz. Yani üreticilerin maliyetleri yaklaşık yüzde 30 oranında artarken bu maliyet ancak yüzde 20 oranında tüketicilere yansıtılabiliyor. Sebebi de tüketicinin alım gücünün düÅŸüyor olması. Sanayicinin üretim maliyetlerindeki artışı satış fiyatlarına yansıtamaması, kısa vadede kar marjlarının düÅŸürüyor, ancak bundan daha da önemlisi orta vadede firmaların iÅŸletme sermayelerinin erimesine yol açabilecek seviyelerde karsızlığa yol açma ihtimalini ortaya çıkarıyor. Ä°çinde bulunduÄŸumuz türbülans ortamından hızla sıyrılınması için, sanayi firmalarının bu sürecin sonuna iÅŸletme sermayelerini kaybetmeden ve ayakta kalarak ulaÅŸması çok büyük önem taşıyor. Döviz bazlı fiyatlanan ithal ürünlerin alımında tüketici artık zorlanıyor. Aslında bunu ithal ürünlere talepte bir düÅŸüÅŸ olarak nitelemekten ziyade, alım gücünde bir düÅŸüÅŸ olarak tanımlamakta daha büyük fayda var. Çünkü “ithal ürünlere talep azaldı” cümlesini kurarsak bunun karşılığı normal koÅŸullarda “yerli üretilen ürünlere talep arttı” dememiz gerekir. Ancak durum böyle deÄŸil. Sanayi üretim maliyelerinin artması, dolayısıyla tüketicinin alım gücünün düÅŸmesi, hem ithal hem de yerli üretim ürünleri etkiliyor. Bu noktada beklentimiz, üretimi çeÅŸitli devlet destekleri kapsamında olan ısı yalıtım ürünlerinin tüketimlerinin de gerekli mevzuat deÄŸiÅŸiklikleri ve devlet teÅŸvikleri ile desteklenmesi ve bu sayede tüketicilerin, daha verimli ısı yalıtım ürünlerini kullanabilmelerinin önünün açılmasıdır. Bir kısmı Ulusal Enerji VerimliliÄŸi Eylem Planı’nda da yer alan, en etkili ve çabuk sonuç alınabilecek bazı aksiyonları 3 ana gurup altında ÅŸu ÅŸekilde toparlayabiliriz:
1- Isı Yalıtımı Uygulamalarında Karar Alma ve Hayata Geçirme Süreçlerini Hızlandıracak Hukuki ve Kanuni Altyapının Düzenlenmesi 2019 yılı dikkatle yönetilmesi gereken bir yıl. Döviz kurlarının geri gelmesi ile ilgili bir beklentimiz yok. Ancak yeni açıklanan Orta Vadeli Ekonomik Plan doÄŸrultusunda piyasa güveninin hızla tesis edilebilmesini ve kurların en azında 2019 yılı için daha yatay seviyelerde seyretmesini ümit ediyoruz. 2020 ve sonrası için güvenimiz tam. Bu noktada Isı Yalıtım Sektörü olarak odaklanmamız gereken yerin kurlar deÄŸil, tüketici talebi olması gerektiÄŸini düÅŸünüyoruz.
MARDAV MALÄ° Ä°ÅžLER VE LOJÄ°STÄ°K GENEL MÜDÜR YARDIMCISI ERKAN ELDEMÄ°R: “Kriz zamanlarında politikamızı bariz bir ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirmiyoruz” Güvensiz ortamlarda, geleceÄŸe iliÅŸkin endiÅŸe verici ortamlarda peÅŸin satış konuÅŸulur. Bu da iyi bir ÅŸey deÄŸildir. Sürdürülebilir de deÄŸildir. Yalıtım sektöründe Türkiye’deki kurulu kapasite, iç pazarı tamamıyla karşılayabilecek düzeyde. Talep azalırsa ve daralma olursa, sektörde konsolidasyonlar da baÅŸlayabilir. Konsolidasyonun baÅŸlaması demek, konkordatoları duymaya baÅŸlayacaksınız demek; iflasları, iflas ertelemeleri duymaya baÅŸlayacaksınız demek. Ä°nsanlar telkinlere güvendiler, dövizle kredi kullandılar, dövizle makine aldılar. Bir anda ödeme yükümlülükleri iki katına çıktı ama gelirleri o oranda artmadı. Bunun üstüne bankalar da bu ortamda çok yapıcı deÄŸil. Onlarda da güvensizlik var. Kredi faiz oranlarında yüzde 40’lar, 50’ler konuÅŸuluyor. Åžu anda eski enflasyonist dönemlerde deÄŸiliz; bunları duymak bizim için ÅŸok edici. Para kazanamayan, daralan, sorumlulukları artan firmaların ayakta kalabilmelerini çok mümkün deÄŸil. Bu yüzden herkes tedbirli olmalı. Yapabiliyorsa, ayağını yorganına göre uzatmalı. Finansal gücü, öz varlığı olmayan, sermaye artıramayacak olan, hazırlıksız yakalanan firmalar için kötü dönemler baÅŸlıyor. Devlet tarafından bir takım önlemler alınacağı duyumları var. Alınmalı da zaten. Yılbaşından itibaren yapılan bazı büyük grupların yapılandırmaları da bunun iÅŸaretiydi. Bunların devam edeceÄŸini düÅŸünüyorum. Çünkü sorumluluklarımız ve ödeyeceÄŸimiz faiz oranları arttı. Döviz makasında olan firmalar, ihracat gelirleri de çok yoksa, ki bir kısmının yok, bundan yara almadan çıkmaları mümkün deÄŸil. Bunları kaldırabilecek bir sermaye yapısı Türkiye’de yok. Mardav, Ravago Grubu’nun bir firması. Ravago grup olarak üretim de yapıyor ama Mardav, sadece distribütör yapısında ticaret yapıyor. Burada piyasayı koklayan yaklaşık 50 kiÅŸilik bir satış pazarlama ve dağıtım ekibi var. Yaklaşık 200-250 firmadan oluÅŸan bir bayi ağımız var. Dolayısıyla bayilerimizin sıkıntılarını doÄŸrudan seziyoruz. Yıllardan beri bayilerimizin yapılarını ölçüp, onları zorlamayacak ÅŸekilde ticaret yapıyoruz. Åžu ana kadar sadece vadesi gelen borçların ötelenmesi gibi, münferit birkaç taleple karşılaÅŸtık. Yani, ticari faaliyetlerimizi çok iyi idare ettiÄŸimizi düÅŸünüyorum. Åžu anda piyasada bir daralma hissediyoruz ve bazı ÅŸeyleri anlayışla karşılıyoruz. Belli derecelere kadar bayilerimizin yanındayız. Mardav 1996’da kurulmuÅŸ, o günden bu yana çok kriz atlatmış bir firma. Biz kriz zamanlarında politikamızı bariz bir ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirmiyoruz. Mardav bugüne kadar, kriz oldu diye satışını durduran veya hemen peÅŸine dönen bir firma olmadı. Bizim Ticaret anlayışımız ortaklık ÅŸeklinde. PeÅŸin satışlarda bayimize iskontomuzu öneririz, nasıl alacağına bayimiz kendisi karar verir. Dolayısıyla Mardav olarak duruÅŸumuzu deÄŸiÅŸtirmedik. Genel olarak Türkiye açısından 2001 krizi çok derin bir krizdi. Ama biz bir ÅŸekilde çıktık o krizden. Åžimdi de çıkacağız. Türkiye’nin dinamikleri çok kuvvetli. Türkiye’deki ekonomik hayatın içinde çok fazla yabancı sermaye var. Türk halkında çok fazla sermaye olmayabilir ama yabancılar Türkiye’ye inanıyorlar ve yatırım yapıyorlar. Bizim grubumuz da bunlardan biri. Üretime, makineye, insana yatırım yapıyor. Bundan vazgeçeceÄŸimizi düÅŸünmüyorum.
RAVABER GENEL MÜDÜRÜ HARUN HASYÜNCÜ: “Döviz kurlarından deÄŸil, ticaretten kâr saÄŸlayan yapıya odaklanmalıyız” Dövizin artışı ile birlikte ihracat pazarları daha cazip duruma geldi. Ancak ürettiÄŸimiz yalıtım malzemesi ürünlerin havaleli (düÅŸük yoÄŸunluklu) olması, ihracatta navlun faktörünü önemli hale getiriyor. Ä°hracat pazarları cazip olmasına raÄŸmen nakliye maliyetlerinin üzerine bindirilmesiyle birçok pazarda rekabet gücümüzü yitirmiÅŸ oluyoruz. Odaklandığımız ihracat pazarları ise yakın çevremizde mineral yün üretimi yapılmayan pazarlarla kısıtlı oluyor. Önümüzdeki dönemle ilgili kur tahmini yapmak oldukça güç. Bugünkü seviyelerine geleceÄŸini 2-3 ay önce söylemiÅŸ olsaydınız kimse size inanmazdı. Bugün itibari ile bir kur tahmini yapmak yerine ticarette dövize bağımlı konularda karşılığını da döviz olarak oluÅŸturacak bir yapı inÅŸa etmeliyiz. Yani döviz borcumuz kadar ihracat bedeli gelirimiz olması gibi. Bu yapıyı oluÅŸturduÄŸumuzda dövize olan ihtiyacımızın karşılığı da olacak; böyle dalgalanmalardan ne olumlu ne de olumsuz etkilenmeyeceÄŸiz. Dövizin artışından zarar azalışından kâr saÄŸlayan kombiyolar yerine yapmış olduÄŸumuz ticaretten kâr saÄŸlayan yapıya odaklanmalıyız.
SÄ°KA GENEL MÜDÜRÜ TURGAY ÖZKUN: “Eskisinden daha saÄŸlıklı bir geri dönüÅŸ yapılması da mümkün olabilir” Döviz kurlarındaki artışlar hammaddelere ilave olarak diÄŸer maliyet kalemlerinde de artışa neden olduÄŸundan bunu kendi içerisinde tamamen telafi edebilmek maalesef mümkün olamıyor. Bu nedenle elden geldiÄŸince öteleme, zamana yayma veya maliyet artışının bir bölümünü yansıtmak gibi geçici yaklaşımlar yapılsa da maliyet artış oranları yüksek olduÄŸundan bunlar tüketici tarafında çok fazla hissedilemiyor. Ä°ç piyasada daralma yaÅŸanan bu tarz durumlarda ÅŸirketler doÄŸal olarak ihracata daha fazla yönelmeye çalışıyorlar. Biz zaten Sika Türkiye olarak kendi sorumluluk alanımızdaki coÄŸrafyada faaliyetlerimizi aynı motivasyonla sürdürüyoruz. Sektör olarak bunun fırsat olabilmesi için hedef alınan pazarların, ÅŸartların iyi deÄŸerlendirilmesiyle beraber bu pazarlara uygun kalitede ürün ve servislerin verilmesi gerekir. Açıkçası geleceÄŸe yönelik kesin öngörülerde bulunmak pek mümkün deÄŸil. Çünkü ekonomik ve siyasi konjonktür hem lokal hem global tarafta belirsizlikler doÄŸurabiliyor. Ancak bu dönemin de geçici olduÄŸuna inancımız tam. Dolayısıyla derin bir umutsuzluÄŸa kapılamaya gerek yok. Sektör genelinde iç deÄŸerlendirmeler yaparak, gerekiyorsa iÅŸ yapış ÅŸekillerini yeniden düzenleyerek eskisinden daha saÄŸlıklı bir geri dönüÅŸ yapılması da mümkün olabilir. Ä°lginizi çekebilir... Ä°nÅŸaatta yükselen deÄŸer: Yapısal ÇelikÄ°nÅŸaat sektörü gerek teknolojinin getirdiÄŸi yenilikler gerek sürdürülebilirlik gibi konular nedeniyle deÄŸiÅŸim geçiriyor. Özellikle çelik yapılar hem g... nZEB 101Bu ay ki dosyamızı nZEB konusuna ayırdık. Yapacak çok ÅŸeyimiz var, yolumuz uzun ve zamanımız kısa. Ä°ÅŸ dünyası, hükümet ve sivil toplum arasındaki iÅŸbi... Sürdürülebilir KonutSürdürülebilir konut dosyası... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.