Yapı Denetim Yasası ve TS-825 Önümüzdeki Günlerde Gündemi Belirleyecek

Önceki yıllarda da iki kez izleme olanağı bulduğum kongrenin büyük bölümünü konuyla ilgili olmam nedeniyle ve "Yalıtım" okurları için izledim. Çeşitli üniversitelerden ve birkaç firmadan bildirilerin yer aldığı oturumlarda oldukça ilgi çekici çalışmalar vardı. Bunlardan bence en ilgi çekeni; Tübitak-Bilten tarafından desteklenen ve ODTÜ Elektrik Elektronik Müh. Bölümünce yürütülen, "Genel Amaçlı Bir Aktif Gürültü Azaltım Sistemi" konulu bildiriydi, istenmeyen gürültüyü ters gürültü oluşturarak yok etmeyi veya azaltmayı öngören çalışma, ileride daha başarılı bir noktaya gelerek yaşamımızda uygulama alanı bulacaktır sanırım, ilginizi çekeceğine inandığımız bazı bildirilere sonraki sayılarımızda yer verebileceğimizi umuyorum.

Ülkemizde daha aktif bir misyon üstlenmesini beklediğimiz Türk Akustik Derneği'nin bundan sonraki kongre ve diğer etkinliklerde; gerek bilimsel içerik, gerek katılımcı ve izleyiciler açısından daha zengin ve doyurucu çalışmalar yapmasını diliyorum. Zira ele alınan konu genel boyutuyla bakıldığında değişik bilimsel çevrelerden, farklı sektörlere kadar geniş bir alanı kapsıyor. Gürültünün önemli bir çevre sorunu olması ise toplumun tüm bireylerini ilgilendiriyor kuşkusuz.

Son günlerde oldukça geniş bir çevreyi ilgilendiren ve etkileyen, kamuoyunda "Yapı Denetim Yasası" olarak Kanun Hükmünde Kararname farklı çevrelerin eleştirilerine karşın Temmuz ayında uygulamaya giriyor. Bizce adeta oldu bitti-ye getirilen yasa yıllardır gözardı edilen tüm olumsuzlukların ve sakıncaların belki ülkemize özgü birtarzda "Deprem'le keşfedilip, telafisi amacıyla "Sihirli Değnek" olarak gündeme oturdu. Bu Sihirli Değneğin gerekliliği öylesine ani keşfedildi ki! Deprem sonrası yıkım ya da onarım bekleyen yapılar ile olası bir deprem karşısında riskli olan yapılar unutuluverdi. Yıllardır bırakın zemin uygunluğunun aranmasını, yapımı sırasında (eğitimi tartışılır olmakla birlikte) hiçbir teknik elemanın bulunmadığı, ülkenin en eğitimsiz işgücünün en olumsuz koşullarda ve sigortasız olarak çalıştırıldığı ortamda binalar yapageldik. Öncelikle bu koşullarda yapılan yapılara çözüm aranmalıydı. Günümüze kadar uygulanan başta eğitim politikası olmak üzere birçok konu gözden geçirilmeliydi. Elbette üniversiteler, meslek odaları,sektördeki, üretici ve yapımcı firmalar ülkedeki yapı yapımı konusunda daha çağdaş hale gelmeliydiler.

Gerekli altyapıları ve politikaları oluşturmadan bu yasayı uygulamaya koymak ilk bakışta bir çözüm gibi görünmekle birlikte, devletin vatandaşa karşı sorumluluğunun en kısa yoldan ve belki de yüksek sayılabilecek bir bedelle taşero edilmesi sanırım. Dolayısı ile, yıllardır süregelen olumsuzlukların giderilmesi için kuşkusuz iyi niyetli bir yaklaşım olarak değerlendirilebilecek olan bu çalışma, tüm irdelemelerin yapıldığı bir dönem sonucu, belki 3-5 ay sonra ama daha geniş boyutlu ve sağlıklı olarak ortaya konmalıydı.

Sonuç olarak Yapı Denetim Yasası olarak tanımlanan kararname, farklı enstrümanların birlikte icra edecekleri, ancak acele bestelenmiş ve provaları yapılmamış bir senfoninin dinleyenlerde yol açacağı rahatsızlığa uygulamaya girmeden neden olmaya başladı bile.

Bugünlerde elbette önemli bir başka konu TS 825. Binalarda Isı Yalıtımı'nı konu alan bu standart ve uygulanmasıyla il-gili yönetmelik kaynak israfı konusunda kuşkusuz. Dün-ya'nın hatırı sayılır ülkeleri arasında yer alan ülkemiz adına önemli bir kazançtır. Enerji konusunda önemli ölçüde dışa bağımlı olan ülkemizde bu uygulamayla birlikte önemli ölçüde tasarruf sağlanacaktır. Avrupa'ya ve Dünya'ya entegre olmayı hedeflediğimiz bu günlerde çağdaş ülkelerden 5-6 kat daha fazla enerji kullanarak binalarımızı ısıtıp-soğuttu-ğumuz unutulmamalı. Konu bir zorunluluk olarak gündeme gelmekle birlikte kamuoyunun bu konuda bilinçlendirmeye de büyük ölçüde gereksinimi var kuşkusuz. T5 825'in uygulamaya geçmesiyle birlikte doğal kaynak kullanımında elde edilecek kazançlar ve çevre kirliliğinin azaltılmasına sağlayacağı katkı da gözardı edilmemeli, hatta bizce ön plana çıkar-tılabilmeli. Gerçekte "Yalıtım" olgusunun Doğa ve insan Sağlığı nedenli ilişkili olduğunu daha önce yine bu dergide yayınlanan bir yazıda ele almaya çalışmıştım. Tüm bu boyutlarının ötesinde uygulama elbette Isı Yalıtım konusunda gerek üreticiler ve satıcılar ve gerekse uygulayıcılar açısından da ekonomik bir canlılığa neden olacaktır. İZODER'in önemli çabalarıyla uygulamaya geçen TS 825'e emeği geçenleri kutlamak istiyorum.

Ülkemiz adına çağdaşlaşma adımlarından biri olarak değerlendirdiğim bu tür standart ve yönetmeliklerin Yalıtım'ın diğer konularında da gündeme getirilmesi gerektiği kuşkusuz unutulmamalıdır. Önümüzdeki süreçte "Binalarda Yangın Yalıtımı", "Binalarda Kullanılan Malzemelerin Yangın Dayanımı" konulu çalışmaların da ivedilikle gündeme getirilmesi gerekmektedir. Ayrıca Şehir Planlaması ve Bina Tasarımı ile de ilgili olan Binalara Gürültü Denetimi konusu, bu tür çalışmaların devamını oluşturmalıdır. Elbette ülkemizde gerek yangın ve gerekse gürültü konusunda çeşitli şartname ve yönetmelikler vardır. Ancak aslolan bunların günümüze uyarlanarak yaptırım gücü olacak şekle dönüşümünün sağlanmasıdır.

Bu sayıda Mayıs ayının en önemli etkinliği olan Yapı 2000 İstanbul Fuarı'na özel bir yer ayırdık. İnşaat piyasasında bulunan tüm kaba ve ince yapı yan ürünlerinin bir arada bulunduğu fuarı 5 gün boyunca yan etkinlikleri ile birlikte izledik.Sektörün bu en büyük buluşmasını sayfalarımızda mümkün olduğunca görsel bir hale getirdik. İzlediğimiz önemli bir diğer etkinlik de Carisma Proje-si'nin ölçümlerinin yapılmasıydı. Kadırga'daki iki camide pazar günü yapılan ve proje tamamlandığında, dünya kültürel mirasına büyük katkılarda bulunacak bu çalışmayı sektör dergileri içinde sadece Yalıtım dergisi izledi. Yapı ve yalıtım dünyasının geçen iki ay boyunca olup biten tüm haberlerini yine yoğun bir şekilde dergimizde bulabilirsiniz.