|
Isı Yalıtımı ile Ulusal Ekonomi ve Çevre Korunumu
Gerekli yalıtımın yapılması durumunda bir yılda % 70-80 yakıt tasarrufu yapılmakta, ısı yalıtımına yapılan yatırım 3.2 yılda kendini amorti edebilmektedir. 1. Giriş insanlar yaşamlarını sürdürmek üzere yiyecek, içecek ve giyecek gibi doğal ihtiyaçlarının yanı sıra, kendilerini ve varlıklarını özellikle dış etkenlerden korumak için mesken yapmak zorunda kalmışlardır, insanların ilk kez barınma ve korunma ihtiyaçlarını karşılamak üzere en basit şekli ile başlattıkları bina yapımı, her alanda olduğu gibi uygarlığın, bilimsel ve teknolojik gelişimini izlemiş ve bugünkü düzeye ulaşmıştır. Sahip olunan bu ivme ile diğer bazı sektörlerin ivmeleri (otomotiv, bilgisayar vb.) karşılaştırıldığında en gecikmeli sektörün inşaat sektörü olduğu anlaşılmak-tıdr. Bu olumsuzluğa rağmen, modern yalıtım uygulamaları her yeni teknoloji gibi, gecikmeli de olsa, ülkemize ulaşmış ve belirli bir süre içerisinde yaygınlık kazanmaya başlamış görünmektedir. Fakat, bazı bina yapımcısı ve yaptırımcılarının halen yangın, ısı, ses ve su yalıtımı konusunda duyarsız olmaları veya yasal sorumluluklarını yerine getirmemeleri bu iş kolunun aksayan yönünü oluşturmaktadır. Bazı sektörlerde üretim hataları telafi edilerek, aksayan yönler kolayca giderilebilmektedir. Bu durum inşaat sektöründe gözö-nüne alındığında telafinin biraz daha zor olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yalıtımsız binaların kullanım ömürleri kısaltmakta ve ek mali yük getirmektedir. Yalıtım; malzeme üretiminden uygulanmasına kadar titizlik, hassaslık, çok yönlü detay çalışmasını gerektiren ve birçok bilim dalını ilgilendiren bir sistem bütünüdür. Bu nedenle, ısı yalıtımı bazı sektörlerin ivmeleri (otomotiv, bilgisayar vb.) karşılaştırıldığında en gecikmeli sektörün inşaat sektörü olduğu anlaşılmak-tıdr. Bu olumsuzluğa rağmen, modern yalıtım uygulamaları her yeni teknoloji gibi, gecikmeli de olsa, ülkemize ulaşmış ve belirli bir süre içerisinde yaygınlık kazanmaya başlamış görünmektedir. Fakat, bazı bina yapımcısı ve yaptırımcılarının halen yangın, ısı, ses ve su yalıtımı konusunda duyarsız olmaları veya yasal sorumluluklarını yerine getirmemeleri bu iş kolunun aksayan yönünü oluşturmaktadır. Bazı sektörlerde üretim hataları telafi edilerek, aksayan yönler kolayca giderilebilmektedir. Bu durum inşaat sektöründe gözö-nüne alındığında telafinin biraz daha zor olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yalıtımsız binaların kullanım ömürleri kısaltmakta ve ek mali yük getirmektedir. Yalıtım; malzeme üretiminden uygulanmasına kadar titizlik, hassaslık, çok yönlü detay çalışmasını gerektiren ve birçok bilim dalını ilgilendiren bir sistem bütünüdür. Bu nedenle, ısı yalıtımı Ülkemizde, yapılardaki ısı kayıplarının azaltılması ile yakıt tasarrufu sağlanmasına yönelik ilk çalışma TSE tarafından 1970 yılında TS 825 "Binalarda Isı Yalıtım Kuralları" adıyla yayınlanmıştır. Ancak, yalnız ısı yalıtım projelerinde gerekli hesaplamaların yapıldığı bu standard ile bir sonuca varılamamıştır. Bu konudaki ilk yönetmelik; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan 3 Kasım 1977 tarih ve 16102 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "Isıtma ve Buhar Tesislerinin Yakıt Tüketimindne Ekonomi Sağlanması ve Hava Kirliliğinin Azaltılması Yönetmeliği"dir. Bu yönetmeliğin amacı; ülke ekonomisi açısından son derece önemli olan yakıt tüketiminde tasarruf sağlamak ve halk sağlığını tehdit eden hava kirliliğini azaltmaktı. Yönetmelik hükümlerine göre yapı projelerinde gerekli ısı yalıtım önlemleri alınmadığı takdirde bu projelerin ilgili belediyelerce onaylanmayacağı ve inşaat izni verilmeyeceği kesin ifadelerle belirtilmiş olmasına karşın, bu yönetmelik ile mevcut imar yönetmeliği arasında organik bir bağın kurulamaması nedeniyle beklenen fayda sağlanamamıştır. Daha sonra, mevcut imar Yönetmeliklerine ek yapan imar ve iskan Bakanlığı'nın bir yönetmeliği yayınlanmış ve 16 Ocak 1981 tarihinde yapılan değişikliklerle yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle, yapıların ısı korunum kurallarına uygunluğu, yasal bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu bakımdan yapının ısı korunumu; yapıyı yaptıranı, yapanı ve kullanacak olanı yakından ilgilendirir hale gelmiştir (1). 2. Isı yalıtım, ulusal ekonomi ve çevre ilişkisi Binalarda ısı yalıtımı; mevsim şartlarına göre binayı ısıtmak veya soğutmak için sağlanan soğuk ya da sıcak havanın dışarıya kaçmasını/girmesini önleyerek ısı ekonomisi ve termik konfor sağlamak amacıyla yapılır. Özetle, ısı yalıtımı; duvar, döşeme ve çatı elemanlarından ısı geçişini önlemektedir.Ülkemizde üretilen enerjinin yaklaşık % 36'ı konutlar tarafından tüketilmektedir. Tüketilen bu enerjinin büyük bir kısmı, ısıtma ve soğutma amaçlı olmaktadır. Kullandığımız binalar, kışın büyük ısı kayıplarına, yazın ise büyük ısı kazançlarına maruz kalmaktadır. Gerek müteahhitler gerekse, konut kullanıcıları genelde bu olayı gözardı etmekte, binanın sadece estetik ve güzel görünüşüne ağırlık vermektedirler. Durum böyle olunca, özellikle bina inşaatı esnasında uygun, olmayan yapı malzemeleri seçimi ve yapılmayan basit uygulamalar ile binanın kullanım ömrü süresince, hem konut sahiplerine hem de daha fazla enerji tüketimi ile çevre üzerine olan olumsuzluklar artarak devam etmektedir. Bu anlayışın bir an önce terk edileceğini ümit etmekteyiz. Yalıtımdan vazgeçerek, binanın inşaat maliyetinin düşürülmesi bir avantaj olarak görülmekte ise de, Tablo 2 ve 3'den de anlaşılacağı üzere, termal konforu sağlanmış bir iç ortamda yaz ve kış mevsimlerinde harcanan enerji ile kullanıcılar, ulusal ekonomimiz ve çevremiz büyük kazançlar sağlamaktadır. Özellikle son yıllarda, elektrik tüketimine yönelik yeni yatırımların yapılamayışı, gelecek dönemlerde başlamış muhtemel elektrik kesintileri ve her geçen gün dövize bağlı olarak artan petrol ve türevi yakıtların tüketiminde, acilen tasarrufa yönelmemize dair bir işarettir. Bu nedenledir ki, büyük oranda enerji tüketiminin olduğu yapılarda, ulusal ve/veya bölgesel mevsim şartları göz önüne alınarak, yalıtımın zorunlu tutulması artık kaçınılmaz görünmektedir (2). Bu konuda yerel yönetimlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Yerel yönetimler, mevzuatlarında ciddi ve tutarlı yaklaşımlarla seri değişiklikler yaparak, yalıtım projesi olmayan ve yalıtım projesini uygulamayan binalara kullanma izninin verilmemesi yoluna gidebilirler. Diğer taraftan, ilgili birim veya kamu kuruluşlarıyla yakın işbirliği yapılarak bu durumdaki binalara elektrik, telefon vb. alt yapı hizmetlerin verilmesi bu şarta bağlanabilir. Böylece, binanın yalıtılması bir zorunluluk haline sokulabilir. Böyle bir çalışmaya geçerken, ilgili tarafların bina yalıtımının gerekliliğine ikna edilmesi veya inandırılması konusu beraber yürütülmelidir. Bu konuda, eğitim-öğretim, basın-yayın gibi kuruluşların söz konusu çalışmanın içine sokulması gerekliliğinin yanı sıra konu sürekli gündemde tutulmalıdır. Gelişmiş veya endüstrileşmiş bazı ülkelerin yalıtım konusunda yapmış oldukları ciddi girişimlerde başarılı sonuçlar alınmıştır. Örnek olarak; Avrupa Standartlar Organizasyonu (CEN) gösterilebilir. CEN, 1995 yılında "Yapıların Isı Kapasitesi, Konutlarda Kullanılan Enerjinin Hesaplanması" adlı EN 832 Avrupa Normunu yayınlamayı planlamıştır. Bu norm, çeşitli amaçlar için kullanılan yapılardaki ısı ihtiyacının ve hava kirliliğinin tespit edilmesine imkan vermek amacını taşımaktadır. Avrupa Birliği'nde enerji tasarur-fu ve çevre koruma aktiviteleri, özetle şöyledir: Birlik ülkesi üyelerin çevre ve enerji bakanları 29.10.1990'da toplanarak, C02 emisyonunu 2000 yılına kadar arttırmadan 1990 değerlerinde koruma kararı alınmıştır. Birlik genelinde enerji tasarrufu, çevre ve iklim korumasına yönelik yapılan program ve yönetmelik çalışmaları ise şunlardır 1. R & D And Demonstration Programs, JOULE; THERMIE (Araştırma-Geliştirme ve Sergileme Programları). 2. Exploraty Marketing Programs for Regenerative Energies. ALTENER (Alternatif Enerjiler için Araştırmacı Pazarlama Programlan). 3. Programs And Regulations For Energy Conversation:C02 Tax SAVE (Specifie Actions for Enrergy Efficiency). (Enerji Tasarrufu Programı ve Yönetmelikleri: CO2 Emisyon Vergisi) (Enerji Etkinlikleri için Özel Çabalar).Söz konusu yönetmelik ve programlar belgelenmiş, Avrupa Birliği ülkelerine kendi koşullarına uyarlanarak uygulanması şartıyla, direktif olarak gönderilmiştir. ALTERNER, THERMIE, JOULE ve SAVE programlarının içeriği, CO2 emisyon vergisi dışında özel girişimleri de ilgilendirmektedir Aslında, ısı ihtiyacının tespit edilmesi iki bakımdan gereklidir. Birincisi; mevcut, enerji kaynaklarının korunabilmesi ve hava kirliliği ödemleri, yapılardaki enerji ihtiyacının gerçekten enerji tasarrufu sağlayacak ve hava kirliliğini önleyecek şekilde ısıtılmalarının planlanabilmesi için planlayıcıla-rın eline bir hedef değer verilmesi istenmektedir, ikinci olarak, anılan uygulama için, birinciye göre daha kesin bir fiziksel yönteme ihtiyaç vardır. Bu konuda, binada gerekli yalıtımın yapılması durumunda elde edilecek enerji kaybı ve/veya kazancını hesaplayan birçok yaklaşım vardır. Sayın Prof. Hans VVERNER'in hazırlamış olduğu ENERBED Bilgisayar Programı bunlardan sadece bir tanesidir (4). Bu program, eski ve yeni yapılarda, ısıtma ve sıcak su için yakıt tüketimi, yapı ve tesisatın ısı yalıtım yönünden zayıf kısımları ve hava kirletici atıklar konusunda ayrıntılı bilgi/veri vermeyi amaçlamaktadır. Söz konusu program sadece tercüme edilmeyip, izocam teknik personelince ülkemiz şartlarına uyarlanmıştır. Bu amaçla, meteorolojik veriler, yapı malzemeleri, ısıtma verileri, sıcak su verileri gibi diğer gerekli bilgiler de programa ilave edilmiştir. Böylece bir binanın her yönüyle işlenerek sonuçların alınabilmesi amacıyla ısı yalıtım-sız ve yalıtımlı durumlar için gerekli olan tüm veriler girilerek program çalıştırılmakta ve bu bilgilerden hareketle alınan ısı yalıtımın önlemleri sonucu, yapının yalıtımsız ve yalıtımlı durumları kıyaslanarak, ısı yalıtımı sonucu sağlanan yakıt tasarrufu ve hava kirletici atıklardaki azalma gösterilmektedir (4). Hava kirliliği sadece ülkemizin bir sorunu değildir, evrensel bir boyutu vardır. Fosil yakıtların giderek daha fazla tüketilmesi sonucu doğanın kendisini temizleyebileceğinden çok daha fazla kirlilik atmosfere yayılmaktadır. Buna paralel olarak, maalesef yanma ürünü olarak atmosfere yayıylan CC>2'nin doğal temizlenmesi görevini üstlenmiş olan yeşil alanlar hızla daralmakta ve her geçen gündünya atmosferindeki CO2 miktarı artmaktadır. Katı, sıvı ve gaz yakıtların yanması sonucu, yakacağın türüne ve yanma prosesine bağlı olarak çeşitli miktarlarda değişen, azot oksitler, karbon monoksitler, hidrokarbonlar, klor, halojenli bileşikler, polisiklik organik maddeler ile partikül halinde katı maddeler atmosfere yayılmaktadır. Bunlar insan sağlığına, doğal hayata ve dolayısıyla ulusal ekonomiye çeşitli olumsuz etkilerde bulunmakta ve ekolojik dengenin bozulmasına neden olmaktadır (5). Ülkemizde hava kirliliği üzerine yapılan bilimsel çalışmaların büyük bir çoğunluğu termik santraller ile endüstriyel tesislerin bacalarından ve taşıtların egzosların-dan çıkan gazlar üzerinedir. Doğal olarak bunların önemini kimse inkar etmemektedir. Konuya ışık tutması bakımından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 1993 verilerine göre enerji tüketiminin sektörel dağılımları Tablo 1'de verilmiştir.
Yine aynı kuruluşun verilerine göre, ülkemizde tüketilen yakıtın 9 32'sinin ısıtma amacı ile tüketildiği görülmekteir. Bu şaşırtıcı tablonun yanı sıra, ısıtma için tüketilen yakıtın endüstri ve ulaştırmada olduğu gibi tüm yıl boyunca değil de sadece kış aylarında tükekildiğini (Aralık, Ocak ve Şubat aylarında % 65) ortaya koymaktadır.Endüstriyel tesislere sahip olmayan ve trafiği yoğun olmayan Tokat, Kastamonu, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Düzce ve Elazığ gibi kentlerimizde hava kirliliğini tamamen ısıtma amaçlı yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır. Yapılarımızda ısı yalıtımına gereken önemin verilmeyişi, ısınma için sarfedilen yakıt miktarını arttırmaktadır. Ayrıca, kaliteli yakacakların pahalılığı, ekonomik gücü zayıf olan halkımızın ucuz fakat çevreyi daha fazla kirleten linyitlere doğru yönelmesine neden olmaktadır. Ülkemizdeki linyitlerin tümüne yakın bir kısmının ısıl değerleri düşük nem, kükürt ve zanç, hem enerjisi büyük oranda dışa azot içerikleri oludukça yüksektir. ısı bağımlı olan ülkemiz hem de bina değerlerinin düşük olduğu birim enerji kullanıcıları için küçümsenemeyecek tüketimi için daha fazla yakılmalarını bir rakamdır. Yalıtım için yapılan gerektirmekte ve bu da çevreyi daha yatırımlar ise, sağlanan bu tasarrufun fazla kirletici yayılmasına neden yanında önemsiz kalmaktadır. Bu olmaktadır. Tablo 2 ve 3 verilerine göre nedenle, ısı yalıtımın öneminin ve yılda % 77.7 yakıt tasarrufu yapılmakta getirdiği kazançların toplumun her ısı yalıtımına yapılan yatırım 3.2 yılda kesimine çok iyi anlatılması ve bu kendini amorti edebilmektedir. (Fuel oil) konuda bilinçli bir toplumun 25.750 TL/İt). Hava kirliliğindeki azalma oluşturulmasına çalışılmalıdır. Konu % 77.7 mertebesindedir. Tablo 2'de üzerinde yapılan hesaplara göre, iyi bir % 77.7 mertebesindedir. Tablo 2'de üzerinde yapılan hesaplara göre, iyi bir verilen % 77.7 ısı yalıtımı ile, enerji tüketiminden % 70-80 tasarruf sağlamak mümkün görünmektedir. Basit bir ısı yalıtımı durumunda ise bu kazanç yaklaşık % 50 düzeyindedir. Yine, iyi bir yalıtım ve enerji yönetimiyle 150 KWh/yıl olan enerji tüketimi, 70 KWh/yıl'a düşürülebilir. Konunun daha iyi açıklığa kavuşturulması bakımından Tablo 4'de verilmiştir. Gelişmiş ülkelere göre, ülkemizde kişi başına tüketilen enerji miktarı 1/3 oranında olmasına karşın, ısınma için sarfettiğimiz enerji % 100 daha fazladır. Yani ülkemizde ısınma için aşırı bir yakıt tüketimi vardır. Ülkemizde birim hacmi ısıtmak için harcanan enerji Fransa'dan % 46, isveç'ten % 230 daha fazladır. Bu aşırı yakıt tüketimi, ülkemizin coğrafi konumundan değil, ısı yalıtımına gereken önemin veril-meyişi ile Standard dışı yapılaşmadan kaynaklanmaktadır (5). Bugün ülkemizde ısı yalıtımı uygulanmadan inşa edilmiş 10 milyon dolayında eski binanın olduğu tahmin edilmektedir. Bu binalarda uygulanması hiçbir teknolojik zorluk arzetmeden herkesin kolaylıkla uygulayabileceği basit yalıtım uygulamaları ile ısınma için sarfettiğimiz enerjinin asgari % 50'sini kazanmak mümkün görünmektedir. Avrupa Topluluğu ülkeleri ısı yalıtım kurallarını ortak bir Standard haline getirme çabalarını sürdürmektedir. Ayrıca, sadece yapı elemanlarının ısı iletim katsayıları yapılan tasarrufun yeterli olamayacağı görüşündedir. Söz konusu ülkeler, havalandırma kayıplarını azaltmak için reküperatör, eşanjör ve ısı pompası yardımı ile havalandırma ihtiyacını karşılama ve dışarı atılan enerjiyi de geri kazanma konusunda çalışmalar yapmaktadır (5). Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, 2000'li yıllara ümitle baktığımız bu günlerde dahi, halen yalıtım projesi olmayan binalara çok rahatlıkla yapı kullanma izni vermekte hiçbir sakınca görmüyoruz. Yapılan bir örnek çalışmada, istanbul'da 10 x 10 x 2,5 m ölçülerinde müstakil ısıtmalı (fuel oil), duvarlarında toplam 20 m2 cam yüzey olan bir bina konu olarak seçilmiş, ısı yalıtımsız ve yalıtımlı durumun sonuçları alınmıştır. Aynı yapıda; 10 cm cam yünü çatı şiltesi (çatıya), 5 cm cam yünü duvar levhası (duvarlara) ve 5 cm ekstrüde polistren ısı yalıtım levhası (döşemeye) uygulanarak ısı yalıtımı yapılmıştır. Isı yalıtımı toplam maliyeti 1995 birim fiyatlarına göre yaklaşık 105 milyon TL'dir. Isı yalıtımı sonucu sağlanan yakıt tasarrufu ve hava kirli-teci atıklardaki azalma miktarı hesaplandığında Tablo 2 ve 3'deki sonuçlar elde edilmiştir. Tablo 4 incelendiğinde binanın yalıtımderecesinin "yetersiz" düzeyden "iyi" düzeye getirilmesi durumunda ısı ihtiyacında % 74.7 gibi oldukça önemli düzeyde bir azalma söz konusudur. Diğer bir deyişle, yalıtım düzeyi yükseldikçe enerji tüketimi azalmakta, önemli boyutlarda enerji tasarrufu sağlanmaktadır. Gerek devlet ve gerekse yerel yönetimler bu konuda zorlayıcı ve/veya özendirici olmalıdır. Günün şartlarına göre düzenlenmiş zorunlu bir ısı yalıtım yönetmeliği uygulamaya bir an önce konulmalıdır. Batı ülkelerinde olduğu gibi ısı yalıtımı yapan kişi ve kurumlara düşük faizli kredi ve vergi indirimi gibi kolaylıklar sağlanmalıdır. Yazılı ve görsel basın-ya-yın organlarının konu üzerinde hassasiyetle durmaları sağlanmalıdır. Konuyla ilgili kongre, sempozyum, seminer, sergi gibi etkinliklerin, gerek ilgili bakanlıklar gerekse üniversiteler tarafından organize edilmesi, bu konudaki yeni gelişmelerin de aktarılması ve pratikte karşılaşılan sorunların çözüme kavuşturulması açısından gerekli görülmektedir, bunun yanında, teknik elemanların yetiştirildiği Mühendislik, Mimarlık, Teknik Eğitim gibi fakültelerin mezunlarına konunun öneminin öğretilmesi, doğal kaynaklarımızın korunması, yerinde ve/veya optimum kullanılması, ulusal ekonomi ve çevremizin bu konuda minimum kayıplar vermesi açısından da oldukça önemlidir. Diğer taraftan, ülkemi yalıtım sektörünün içinde bulunduğu şartlar dikkate alındığında, yukarıdaki temennilerin kısa vadede çözülüp başarılı sonuçların alınması pek mümkün görünmemektedir. Çünkü, sektör birçok sorun ile karşı karşıyadır. Bunlar, tanıtım,teknik ve ara insangücünün yetiştirilmesi, sistem detayları veya etüdleri, yan endüstri alanları, mezzuat geliştirme, performans ve Standard geliştirme, bilgi iletişimi, yerli teknoloji üretimi veya transferi, birim fiyat sistemi, teşvik, onaylama sorunu, rekabet, iç ve dış pazarda karşılaşılan sorunlardan bazıladır (6.) Tüm bu sorunlar, kalitesiz yalıtım uygulamalarına neden olmasının yanı sıra ulusal ekonomi ve çevremizi olumsuz yönde edkileyebilmek-tedir. Sektörün başarılı olması yukarıda değinilen sorunların bir an önce çözüme kavuşturulmasına bağlı görünmektedir.
3. Sonuç Sonuç olarak, yalıtım uygulama larında istenilen başarının sağlanabilmesi (özellikle ısı yalıtımında), çağdaş düzeyde uygulamaların gerçekleştirilebilmesi, ekonomi, enerji, döviz tasarurfu vb. konularda başarılı sonuçların alınması konularında daha ciddi ve tutarlı yaklaşımlara bir an önce yönelmemiz kaçınılmaz görünmektedir.
Kaynaklar 1. EKİNCİ. C.E. ve EMİNEL, M. (1995).Kalitesiz Yalıtım Uygulamalarının Maliyeti. 1. Isı-Ses-Su Yalıtımı Sempozyumu Bildiriler Kitabı. 13-14 Aralık 1995 istanbul. Teknik Yayıncılık, Tanıtım A.Ş. 2. OĞULATA R.T. ve OĞULATA S.N. (1996), Yapılarda Isıl Yalıtım ve Önemi. Yalıtım: Isı Ses ve Su Yangın Yalıtım Teknolojileri Dergisi Sayı: 3 Sf: 40-44. 3. BEYAZITLI (1996). Yapılarda Isı Yalıtımı Yoluyla Enerji Tasarrufu ve Çevre Koruma. Yalıtım: Isı Ses Su Yangın Yalıtımı Teknolojileri Dergisi Sayı: 3 Sf: 48-49. 4. IŞIKEL, K. (1995), Yeni Avrupa Normu EN 832'ye Göre Isı Yalıtımı ile Hava Kirliliğini Önleme ve Enerji Tasarrufu Bilgisayar Destekli Çözüm Programı ENERBED. 1. Isı-Ses-Su Yalıtım Sempozyumu Bildiriler Kitabı 13-14 Aralık 1995. istanbul. TeknikYayıncılık, Tanıtım A.Ş. 5. TÜLBENTÇİ, K. (1996), Yalıtım-sız Binalarda Isınmanın Ağır Bedeli Kentsel Hava kirliliği Yalıtım: Isı Ses Su Yangın Yalıtım Teknolojileri Dergisi. Sayı: 1. Sf: 36-41. 6. EKİNCİ, C.E. (1996), Yalıtım Sektörüne Genel Bakış: Sorunlar ve Çözüm Önerileri. Yalıtım: Isı Ses Su Yalıtım Teknolojileri Dergisi: Sayı: 3, Sf: 36,38
İlginizi çekebilir... Pratik ve Çözüm Üreten Bitümlü Örtülerde Çeşitlilik ArtıyorGelişen teknoloji ve değişen ihtiyaçlar doğrultusunda dünya genelinde yapıların ve inşaat tekniklerinin değiştiğini gözlemliyoruz. Bu değişimlere bağl... Üzeri Kumlu Her Membran, Proof Membran DeğildirPiyasada ticari adı proof olan çift yüzü polietilen kaplı bazı membranlar ve bir yüzü kumlu diğer yüzü polietilen film kaplı viyadük membranları,proof... Su Yalıtımsız Bina Sismik Performansını SürdüremezBinanızın statik hesapları ve zemin etüdleri mükemmel bir şekilde yapılmış, uygulaması en kaliteli malzemelerle ve üst düzey işçilikle yapılmış olabil... |
|||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.