BTM'de Eko-Verimlilik...
İçinde bulunduğumuz yüzyıl, birçok teknolojik imkanı insanlığın hizmetine sunarken, bir yandan da insanlığın ortak mirası olan çevrenin bozulmasına ve çevre sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, günümüzde doğal çevrenin korunması ve iyileştirilmesi giderek önem kazanan bir konu haline gelmiştir. Dünyada ve ülkemizde birçok sektörde yer alan çok sayıda kuruluş, çevresel sorumluluklarını yerine getirebilmek için üretim yönetimine ilişkin kararlarda çevre konularına duyarlı yaklaşımlar sergilemekte ve çevreye olumsuz etkileri en az olabilecek yatırımlara yönelmektedir. Çevresel faktörlerin sanayicinin rekabet gücü açısından giderek önem kazanmakta olduğu önümüzdeki süreçte, bu sorumluluklarını yerine getiren firmalar, gelecekte ayakta kalabilen işletmeler olabilecek, eko-inovasyon ve eko-verimlilik gibi yöntemler ise ön plana çıkan kavramlar olacaktır. Çevresel ve ekonomik performansı buluşturan bir yönetim stratejisi olan Temiz Üretim (Eko-verimlilik) kavramı, ülkemizde ilk kez 1999 yılında TÜBİTAK ve TTGV tarafından yazılan sanayi sektörü raporuyla gündeme gelmiş, 2011 yılında “Türkiye’nin İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesinin Geliştirilmesi Birleşmiş Milletler Ortak Programı” kapsamında bir alt-program olarak Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) sorumluluğunda ve TTGV tarafından Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) işbirliği ile yürütülen ulusal ölçekte tek program olmuştur. Bu yaklaşım, hem üretim maliyetlerinden tasarruf sağlanmasına katkıda bulunmakta, hem de işletmelerin gelirleri için yeni kaynaklar yaratabilmektedir. BTM’de Eko-Verimlilik uygulamaları 2011 yılında Ozon tabakasını incelten şişirici gazlar yerine ikame gazların kullanımına geçiş projesiyle birlikte başlamış, 2014 yılında İZKA ve TTGV işbirliği ile imzalanan protokol çerçevesinde “İzmir’de eko-verimlilik uygulamalarının yaygınlaştırılması” programı ile hız kazanmıştır. İZKA ve TTGV tarafından sanayi kuruluşlarına yapılan çağrı ve sonrasında yapılan değerlendirmeler neticesinde firmamız, 19 firma arasından seçilerek, uygulanabilir eko-verimlilik projelerine sahip, bu program kapsamında destek ve hibe almaya hak kazanan 4 firma arasında yer almayı başarmıştır. İZKA ve TTGV işbirliği ile yürütülen bu program kapsamında, firmamız bünyesinde proje ekipleri oluşturularak amaç ve hedefler belirlenmiş, öncelikli alanlar belirlendikten sonra eko-verimlilik fırsatlarının tespiti yapılmıştır. Üst yönetimin onayı ve desteğiyle birlikte tespit edilen eko-verimlilik fırsatları içerisinden; 1- Kızgınyağ kazan baca ısısından enerji elde edilmesi ve 2- Bitümlü membran atıklarının geri kazanımı olmak üzere iki adet projemizin hayata geçirilmesine karar verilmiştir. İZKA ve TTGV ile yapılan sözleşmeler sonrasında toplam bedelleri ~150.000 $ olan projelerimizin uygulaması 6 ayın sonunda tamamlanmış, altı ay boyunca da izleme ve performans ölçümleri yapılmıştır. 2015 yılının Aralık ayında izleme süreçleri tamamlanan projelerimiz halen uygulanmakta ve süreklilikleri sağlanmakta olup, projeler için yapılan tüm (makine-teçhizat, personel, sarf malzeme vb.) harcamalar, İZKA ve TTGV tarafından hibe ve geri ödemeli destekler ile desteklenmiştir. Yıllık ortalama 110.000 $ tasarruf sağlanmakta olan bu projelerle - Yıllık ortalama 100 ton atık azaltımı - Yıllık ortalama 100 ton hammadde tasarrufu - Yıllık ortalama 2,5 milyon kwh enerji tasarrufu sağlanıyor. Eko-Verimlilik yöntemi, işletmelerin pazarın değişen dinamiklerine adapte olmalarını sağlayan, dünyada uygulamaları giderek artan ve gelişen bir araçtır. Avusturya, Kanada ve Almanya gibi ülkelerde Eko-Verimlilik merkezleri oluşturulmuş, danışmanlık ve eğitim hizmetleri verilmekte olup, bu tür merkezlerin ülkemizde de hayata geçirilerek yerel kalkınma ajansları ile desteklenmesi, firmalarımızın dünya pazarlarına açılmasına da büyük katkı sağlayacaktır. Bu türde uygulamaları gerçekleştiren şirketler, özellikle yalıtım sektöründe rekabetçi baskılara daha atak bir şekilde yanıt verebilecek, müşteri ihtiyaçlarını ve artan talepleri karşılayabilecek ve aynı zamanda çevreyi koruyarak toplumsal sorumluklarını yerine getirebileceklerdir. Sanayi sektöründe, bu tür uygulamaların gerçekleştirilebilmesi için her düzeydeki personelin, ekip çalışmasına özendirilmesi, uygulamaların günlük işleyişin bir parçası haline getirilmesinin desteklenmesi büyük önem arz etmektedir. BTM, İZKA ve TTGV tarafından desteklenen bu projelerde takım olmanın ruhunu göz ardı etmeden “sürdürülebilirlik için eko-verimlilik” sloganı ile birlikte yola çıkmış ve yalıtım sektöründe eko-verimlilik projeleri ile birlikte örnek ve öncü teşkil edecek projelerle bir ilki daha gerçekleştirmiştir. İlginizi çekebilir... Global Bitümlü Membran Pazarı Büyümesini SürdürüyorChemical Research'te yayınlanan araştırmaya göre bitümlü membran pazarının 2029 yılında 3 milyar dolara yaklaşması bekleniyor.... Su Yalıtımı, Depreme Karşı En Basit, En Ekonomik, En Temel GüvencedirGüvenli yapılar oluşturmada ve depreme karşı korunmada su yalıtımı-deprem ilişkisi önemlidir. Su yalıtımı her şeyden önce yapısal bütünlüğü sağlamada ... Ülkemizde Deprem Gerçeği ve Güvenli YapılarBinalar tasarım aşamasından itibaren, kullanım amacına uygun, can ve mal güvenliğini koruyacak şekilde, bulunduğu iklim ve doğa şartlarında güvenli ve... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.