3 Ağustos 2013 | SÖYLEŞİ 113. Sayı (Ağustos 2013) | 3.662 kez okundu |
2000'li yılların başında piyasaya çıkardığı American Siding'in ardından son dönemlerde özellikle yalıtım sektöründe ciddi yatırımlar yaparak Focus Membran, Bonuspan, Winer ve Wooler markalı yeni ürünler piyasaya sunan ERYAP firmasının CEO'su Emrullah Eruslu, Antepli sanayici bir aileden geliyor. Kimya MühendisliÄŸi eÄŸitimi alan Emrullah Eruslu ile Eruslu ailesini ve ERYAP'ı konuÅŸtuk. Özel hayatı ile ilgili ayrıntıları da Yalıtım dergisi okurlarıyla paylaÅŸan Eruslu'dan, İstanbul ve çevresinde yapılan yatırımların en büyük nedeninin ise, kendisinin "İstanbul sevdası" olduÄŸunu öÄŸrendik. İşte, öÄŸrencilik yıllarında Fizik Olimpiyatları sınavlarına katılan, ortaokulda "kasa" emanet edilen, İstanbul Üniversitesi'nin Avcılar Kampüsü'nde büyük bir hayal kırıklığı yaÅŸayan Emrullah Eruslu'nun aÄŸzından ERYAP'ın kuruluÅŸ öyküsü ve kendi hayat hikayesinden satır baÅŸları...
"1980, Gaziantep doÄŸumluyum... İlk, orta ve lise eÄŸitimimi Gaziantep'te tamamladım. İlkokula beÅŸ buçuk yaşında baÅŸlamıştım. Yaşımın ufaklığından dolayı okula çok kolay adapte olamamıştım ve öÄŸretmenim tarafından baÅŸarısız bir çocuk olarak görülüyordum. Fakat o hırsla ilkokulu bitirdikten sonra orta ve lise öÄŸrenimim boyunca çok baÅŸarılı bir öÄŸrenci oldum. Hep takdirname alırdım. FiziÄŸe ayrı bir ilgim vardı. Okulu temsilen Fizik Olimpiyatları'ndaki bütün sınavlara katılıyordum. Büyük bir baÅŸarım olmasa da ortalamanın üzerinde sonuçlar alıyordum. O dönemde okul takımı olarak Türkiye ikinciliÄŸi bile kazanmıştık. Projemiz Ankara'da sergilenmiÅŸti. Bugün, bu iÅŸi yapmıyor olsaydım büyük ihtimalle Fizik alanında çalışan bir akademisyen olurdum..."
Çok kardeÅŸli olmanın rahatlığı...
"Bir aÄŸabeyim (Salih Eruslu), beÅŸ yaÅŸ küçük bir erkek kardeÅŸim (Selim Eruslu) ve bir kız kardeÅŸim var. AÄŸabeyimle birlikte büyüdüÄŸümü söyleyebilirim. AÄŸabeyim benden bir buçuk yaÅŸ büyük olmasına raÄŸmen, babam, ikimiz arasında denge kurmak amacıyla, aÄŸabeyim orta ikinci sınıfa geçtiÄŸi sene, onun bir sene kaybetmesini göze alarak, benim baÅŸladığım SunguroÄŸlu Koleji'ne ortaokul hazırlıktan baÅŸlatmıştı. Dolayısıyla aÄŸabeyimle arkadaÅŸ gibi, aynı sınıflarda okuyarak büyüdük. Kendimi hiç yalnız hissetmiyordum. Gerek okul hayatında, gerek iÅŸ hayatında, gerekse özel hayatta kendinizden bir buçuk yaÅŸ büyük bir aÄŸabeyinizin yanınızda olması özgüveninizi çok yükseltiyor. Çok kardeÅŸli olmanın hayatım boyunca hep avantajlarını gördüm. Aile içinde maddi anlamdaki varlıklardan daha ziyade manevi bir iklimin de saÄŸlanması, sevgi-saygı iliÅŸkileri ve çok kardeÅŸli olmak, hayatım boyunca hep beni mutlu etti. Önümde bir aÄŸabeyim vardı, kardeÅŸlerin en büyüÄŸü oydu ve ilgi, alaka hep onun üzerindeydi. Hep o sorgulanıyor, bu da beni çok rahatlatıyordu. Mesela benim eve geç dönmem deÄŸil de aÄŸabeyimin geç dönmesi sorundu. Ben okulunda baÅŸarılı, haylazlığı olmayan bir çocuktum. O baskıyı üzerimde hissetmemek beni özgür kılıyordu. Belki İstanbul'da kalabilmemi saÄŸlayan da buydu..."
Çekle çocuk yaÅŸta tanıştım
"Gaziantep'te, her ne kadar varlıklı bir ailenin mensubu da olsak belirli kurallar vardı. Özellikle dedemin, babama ve diÄŸer amcalarıma uyguladığı küçük yaÅŸta çalışma zorunluluÄŸu... Hayatım boyunca cumartesi günleri evde oturduÄŸumu, tatil yaptığımı hatırlamam. Yazları da tatil yapmazdık. Yaz tatilinin baÅŸladığı günün ertesi günü babamızla iÅŸe gider, önlüklerimizi, tulumlarımızı giyerdik. AÄŸabeyimin varlığının burada da avantajlarını yaşıyordum. O, babamın ya da amcamların ÅŸirketlerinde deÄŸil de dışarıda çalışırdı.
Bir yaz tornacıya, bir yaz bir büfeye giderdi. Ben ise baÅŸkalarının yanında deÄŸil de ya babamla ya da amcamların iÅŸyerlerinde çalışırdım. İşe seve seve giderdim. Bedenen çalıştığımız için akÅŸamüstü karnımız acıkır, çalışanlarla birlikte ekmek arası soÄŸan yerdik. BaÅŸarılı bir dönem geçirirsek de babamdan ancak bir haftalık bir Mersin tatili kazanırdık. O yaÅŸlarda çalışma hayatına baÅŸlamanın inanılmaz faydasını gördüm. Rahmetli dedem ve rahmetli Kimya Mühendisi olan amcamın inanılmaz katkıları oluyordu. En önemlisi, insan tanımayı öÄŸreniyordum. Kendi çalışanlarımızdan Anadolu'nun çeÅŸitli coÄŸrafyalarındaki müÅŸterilerimize kadar sayısız insanla diyaloÄŸa giriyordum. Bir iÅŸyerinde iÅŸçilerle aynı iÅŸi yaparak aynı havayı teneffüs etmenin ve binlerce insan tanımanın avantajı çoktu. Mesela ortaokul üçüncü sınıfa giderken, tüccarlık yapan amcamın yanında çalışmıştım. Dışarı çıktığında kasayı bana emanet ediyordu. Çekle, senetle ve bir takım ticari evrakla o dönemde tanışmıştım. İş hayatına atılınca bu tip bilgilerin çok yararını gördüm..."
İstanbul'a bir iki!..
"1997 senesinde İstanbul Üniversitesi Kimya MühendisliÄŸi'ni kazanıp İstanbul'a geldim. Yine aynı sene aÄŸabeyim de İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni kazanmıştı. Tercih yaparken kimyayı çok bilinçli seçmemiÅŸtim. Fakat o dönemde babamın, 'Amcanın mesleÄŸini de yazdın mı' sorusu üzerine, babamın gönlü olsun diye tercihlerimin sonuna kimyayı da eklemiÅŸtim..."
"İstanbul'u ilk kez lisedeyken yaptığımız kısa bir okul gezisinde görmüÅŸtüm. Çok hoÅŸuma gitmiÅŸti. İçimden 'Ben bu ÅŸehre gelirim' demiÅŸtim. Üniversitede okuma hayalleri kurarken BoÄŸaz kenarında bir okul hayal ediyordum. Tercihlerimde BoÄŸaziçi Üniversitesi'ni de yazmıştım ama o BoÄŸazı hayal ederken Avcılar'da okumak kısmet oldu. SaÄŸ olsun, Erpen'in o zamanki Bölge Müdürü de aÄŸabeyimle bana, okula yakın olsun diye Parseller'de bir ev tutmuÅŸ. Parseller'e bir girdim; köÅŸede Urfalı Kıraathanesi, az ileride Malatya Pazarı... Antep'ten hiç gelmesem daha iyi diye düÅŸünmüÅŸtüm. Antep'te bunların hepsinin zaten orijinalleri vardı. Hatta kayıt döneminde ilk geldiÄŸimde, Parseller'deki evden E5'e çıkıp Büyükçekmece-Topkapı otobüsüne binerken, muavinin 'İstanbul'a bir iki, İstanbul'a bir iki' diyerek yolcu çağırması, sevdiÄŸim İstanbul'a çok uzak bir yerde yaÅŸamak ve okumak zorunda olduÄŸumu anlatmıştı bana. Büyük hayal kırıklığı yaÅŸamıştım. Gaziantep'ten bakınca İstanbul Üniversitesi'nin farklı bir görüntüsü vardı. Beyazıt'taki İstanbul Üniversitesi'nin kapısı, kalabalık, tarihi mekanlar vs. Haritadan bakıldığında da tarihi yarımadada, muhtemelen boÄŸaz manzarası da olan bir okul gözünüzün önüne geliyordu. Beyazıt'taki kampüs tabii ki öyledir; ama bir de Avcılar Kampüsü olduÄŸu o yaÅŸta hiç aklımıza gelmemiÅŸti. Ayrıca Avcılar Kampüsü'nün 1999 depreminde zarar görmesi nedeniyle son yıl eÄŸitimimizi yemekhanede ve barakalarda almıştık. Sıkıntılı süreçlerdi. Okulu dört senede bitirebilecek olmama raÄŸmen askerliÄŸimi ötelemek için bir miktar uzatmıştım..."
Askerleri rehabilite ediyordum
"Kimya Fakültesi'nde ortalama bir öÄŸrenciydim. Sınıfımızda 85 kiÅŸiydik ve bunun 73'ü bayandı. Sadece 12 erkektik. Bugünkü aklım olsa Kimya MühendisliÄŸi okumazdım. Daha rahat bir bölüm seçerdim. İnanılmaz ezbere dayalı bir eÄŸitimdi. Formülleri ezberlememiz gerekiyordu. AskerliÄŸimi de 2009 yılında kısa devre olarak Kars'ın merkezinde yaptım. AÄŸustos'ta gittim, ocakta geldim. AskerliÄŸim takım elbiseyle geçti. Psikolojisi bozuk askerleri rehabilite ediyordum. Biraz yöneticilik tecrübem olduÄŸu için beni böyle bir göreve
layık görmüÅŸlerdi..."
Ben, Antep'e dönmeyebilirdim!..
"Okul bittikten sonra da hep İstanbul'da kalmanın planlarını yapıyordum. 1990'lı yıllarda, o yıllarda babamın da amcamla beraber kurucusu ve ortağı olduÄŸu Erpen'in İstanbul'da bir bölge ofisi vardı. Üniversitede yıllarımda orada da çalışıyordum. İstanbul'u, İstanbul piyasasını, bayilik teÅŸkilatının yönetimini hep bu yıllarda öÄŸrendim. Pazarlamacılarla sahaya çıkıyor, müÅŸteri ziyaret ediyor, müÅŸteri bulmaya çalışıyorduk. Ama bunların çoÄŸunu da İstanbul'daki yerimi garantilemek için yaptığımı itiraf etmem lazım. AÄŸabeyim, ailenin büyüÄŸü olarak Gaziantep'e her halükarda dönmek zorundaydı. Ama ben dönmeyebilirdim. Öyle de oldu..."
İstanbul'da kalmayı becerebildim
"Antep'li sanayici bir ailenin evladı olarak İstanbul'da kalmayı becerebilmek benim için önemliydi. Antep'te genelde çocuklar eÄŸitim için büyükÅŸehirlere giderler, okullarını bitirirler ve sonrasında dönüp aile iÅŸlerini devam ettirirler. O bölgede ve ailemizde böyle bir teamül vardır. Milliyetçilik damarlarımız da fazladır. Antepli Antep'e yatırım yapar. Akranım olan 14 erkek kuzenim var. Bugün benim ve kardeÅŸim dışında hepsi Gaziantep'te Eruslu Åžirketler Grubu'na ait ÅŸirketlerdeler. Yani ben o anlamda kendimi bu iÅŸi 'becerebilmiÅŸ' bir kiÅŸi olarak görüyorum..."
İstanbul her şeyin zirve noktası bir şehir
"Dünyada kırkı aÅŸkın ülke gezdim, çok farklı coÄŸrafyalar gördüm ama İstanbul bir baÅŸka. İstanbul'da çok farklı yaÅŸamlara dair her ÅŸeyin ucu var. Yani her ÅŸeyin zirve noktası burada yaÅŸanıyor. Bu, lüks de olabilir, serkeÅŸlik de, eÄŸlence de. Dinen farklı bir yaÅŸam sürmek isterseniz de... İstanbul'un limitlerinin sınırsız olması beni cezbediyordu. Anadolu'da baÅŸarılı olduÄŸunuzda bir ÅŸekilde sınırlandırılıyorsunuz, çok fazla göz önündesiniz. Ama İstanbul'da kayboluyorsunuz. EÄŸer baÅŸarılı olacaksanız ve aklınız başınızdaysa İstanbul'da o curcunanın içine girip iyi iÅŸler çıkarabiliyorsunuz. Karambolün içinden sıyrılıp kendinize bambaÅŸka bir dünya açabiliyorsunuz. Bu noktaları açarken hiç kimse farkınızda olmayabiliyor. O farkında olunmadığınız süre içinde kendinize birçok ÅŸey katabilirsiniz. Benim için temel kriter buydu. Pek kimse birbirini tanımadığı için özel hayatlara da fazla müdahale edilmiyor. Ama Anadolu'da böyle deÄŸil. Herkes hayatınızın çok içinde. Mesela Gaziantep'te bugün hala bir yatırımcı, yeni yatırım kararını alırken organize sanayi bölgesinde dolaşır. Kimin iyi iÅŸ yaptığını öÄŸrenmek için en çok kamyon hareketinin nerede olduÄŸunu araÅŸtırır. Üç gün sonra da ona rakip olur. İstanbul'da bir iÅŸ yaparsınız bu karambolün içinde kaybolup gidersiniz. Ben mesela İstanbul'daki ofisimde alt katımda bulunan firmanın ne iÅŸ yaptığını bilmiyorum. O da benim ne yaptığımı bilmez. Ayrıca İstanbul'da iÅŸ yapabileceÄŸiniz kulvar da çok fazla. İstanbul medeniyetlerin buluÅŸtuÄŸu bir dünya baÅŸkenti. Kendine has bir özgürlüÄŸü var. Çok büyük bir ÅŸirketin sahibi bile olsanız, İstanbul'da bir hafta sonu rahatlıkla kalabalığın içinde kaybolup, dolaÅŸabilirsiniz. Koca denizde bir damlasınız çünkü..."
Eryap ve American Siding
"Okul bittikten sonra Erpen'in Marmara Bölgesi'ndeki satış ve pazarlama organizasyonun başına geçtim. Bu süreçte 2001 yılında, son sınıftayken Eryap olarak Gaziantep'te American Siding fabrikasını kurmaya baÅŸlamıştık. Bu yatırım sürecinde de makine ve teçhizat yatırımları ile ilgili çalışmalar yapıyordum. Bu ürüne karşı da özel bir sempati besliyordum. American Siding'in de ana pazarı İstanbul ve çevresi olacaktı. Üniversite bittikten sonra hem Erpen'in Marmara Bölgesi'ndeki satışlarının sorumluluÄŸunu hem de American
Siding'in tüm Türkiye'deki satış ve pazarlama sorumluluÄŸunu üstlenmiÅŸ oldum. İlk baÅŸlarda American Siding, Erpen ürünü olarak üretiliyordu fakat babamın Erpen'de amcamla ortaklıktan ayrılması ve Eryap'ı kurmasıyla American Siding, bir Eryap markası oldu. Erpen'deki sorumluluklarım da sona ermiÅŸ, sadece American Siding'e odaklanmıştım. O dönemde dil eÄŸitimi için üç aylığına Amerika'ya da gitmiÅŸ ve American Siding benzeri ürünlerin araÅŸtırmasını yapmıştım..."
Projelerin yüzde doksanını bizzat teslim ediyordum
"American Siding, Türkiye'de üretilen ilk polimer dış cephe kaplamasıydı. Büyük deprem sonrası o dönemde güvenlik nedeniyle çelik yapıların artması, enerji verimliliÄŸi, su yalıtımı gibi konular da önem kazanmaya baÅŸlıyordu. American Siding, bu yapıyla örtüÅŸen bir ürün oldu ve çok tuttu. Eski yapıların renovasyonunda ısı yalıtımıyla birlikte kullanılıyordu. Amerikan tipi hazır çelik evlerin yaygınlaÅŸması, beraberinde siding'in de popülerliÄŸini artırdı. Pazarlama faaliyetlerine yoÄŸun zaman ayırıyorduk. Yeni bir ürün olduÄŸundan ve uygulaması da pek bilinmediÄŸinden, Türkiye'nin hemen hemen her bölgesinde seminerler, organizasyonlar, eÄŸitimler düzenliyorduk. İşin saÄŸlıklı yapılabilmesi için sayısız usta yetiÅŸtirdik. Sadece uygulamacı bayi statüsünde bayilikler yarattık. Elli yıl da kapsamlı garanti veriyorduk. Eryap'ın temeli de aslında Amerikan Siding ile beraber attığımız, özenle seçilmiÅŸ bayilerdi. Projeleri itinayla yürütüyorduk. Tüm projelerin müÅŸteri teslim tutanaklarının neredeyse yüzde doksanı 2005 yılına kadar elimle bizzat kendim teslim ediyordum. Pazar günlerimi bu iÅŸe ayırıyordum. Böylece müÅŸteride ciddi bir güven oluÅŸturuyorduk. American Siding bu sayede sektörde jenerik bir marka olabildi. Tabii o dönemde yapılan reklamların etkisi de yadsınamaz..."
Eruslu Ailesi...
"Dedem KöÅŸkermiÅŸ, yani ayakkabı tamircisi. Yaptığı iÅŸin, ileride altı erkek çocuÄŸuna, yani babam ve amcamlara yetmeyeceÄŸini sezince, baÅŸka arayışlara girmiÅŸ. 1960'lı yılların sonundan itibaren ayakkabı ve terlik tabanı imalatına baÅŸlamış. 1980'lerin sonuna kadar bu iÅŸi geliÅŸtirmiÅŸ ve terlik-ayakkabı imalatına geçilmiÅŸ. Kimya mühendisi olan en büyük amcam rahmetli Ali Eruslu, sadece ayakkabı ve terlik üretimiyle, büyüyen altı kardeÅŸin ve ailenin geçiminin saÄŸlanabilmesi mümkün olmadığından, 1970 yılların başında staj
yaptığı mensucat boyası iÅŸini öÄŸrendiÄŸi Sümerbank'tan edindiÄŸi tecrübeyle kendine baÅŸka bir kulvar açmış ve ayakkabı imalatı devam ederken, Gaziantep'te mensucat boyası imalatına baÅŸlamış. İki amcamla birlikte o iÅŸi yürütmüÅŸ. Daha sonra bir taraftan da ayakkabılarda kullanılan dop yağı imalatına baÅŸlamışlar. Ardından, kimya mühendisi de olduÄŸundan ayakkabı ve terlik tutkalı üretimine da geçmiÅŸ. Bu tutkalı da hem kendi imalatlarımızda kullanmışız hem de pazara sunmuÅŸuz. YetmemiÅŸ, bir de deterjan üretimine girmiÅŸ. Tabii bu arada ailenin ana iÅŸtigal konusu olan ayakkabı ve terlik imalatı da devam etmiÅŸ. Ama kardeÅŸ sayısı çok olmasına raÄŸmen hiç Gaziantep dışında bir üretim ya da yapılanma düÅŸünülmemiÅŸ. Dedem ileriyi de gören birisi olarak zaman geçtikçe, iÅŸletmeler çoÄŸaldıkça, kardeÅŸler kendi ailelerini kurmaya baÅŸladıkça, kardeÅŸler arasında bölüÅŸtürmelere baÅŸlamış. Altı kardeÅŸin birarada devam etmesinin hem yapıyı hantallaÅŸtırdığını hem de büyümeye engel teÅŸkil edeceÄŸini düÅŸünmüÅŸ. İşletmeleri, önce en büyük üç kardeÅŸle, babamın da aralarında olduÄŸu en küçük üç kardeÅŸe ayırmış. Sonrasında da tüm kardeÅŸler kendi içlerinde bölünmüÅŸler. Åžu anda babam ve tüm amcalarımın iÅŸletmeleri ayrı ayrı. Çocukları da baÅŸka iÅŸ kollarında faaliyet gösteriyor. Ama hepimiz Eruslu Åžirketler Grubu adıyla faaliyet gösteriyoruz..."
Terlik ve ayakkabı üretimi
"Seksenli yıllara kadar gayet iyi giden ayakkabı ve terlik sektörü, plastiÄŸin üretiminin kolaylaÅŸmasından dolayı o yıllardan itibaren taklit ürünlerle dolmuÅŸ ve rekabet kızışmış. Bu zor rekabet koÅŸullarının içinde Kimya Mühendisi olan amcam, bir İtalya ziyaretinde poliüretan hafif tabanla karşılaÅŸmış ve sonrasında 80'lerin başında Türkiye'de ilk poliüretan hafif taban imalatına baÅŸlamış. Bellisima, Tokalı merdane terlik gibi markalar yaratılarak bu iÅŸ de on yıl kadar çok ciddi olarak sürdürülmüÅŸ. Türkiye'nin her noktasında müÅŸterilerimiz vardı. Neredeyse her kasabada bu terlikleri satan dükkanlar olurdu. 80'lerden sonra aile içinde, tekstile yönelik yatırımlarımız da baÅŸladı. İlk olarak bir amcam çuval üretimine geçti. Üçüncü kuÅŸağın da artık yavaÅŸtan devreye girdiÄŸi bu yıllardan sonra ciddi geliÅŸimler yaÅŸandı. Erpen markasıyla plastik kapı ve pencere profili imalatı da bunlardan birisi oldu. Amcalarım bu dönemde ambalaj, iplik, tekstil sektörlerine girmiÅŸler. Bugün Eruslu Åžirketler Grubu'na baÄŸlı 3000'i aÅŸkın çalışan, milyon metrekareyi aÅŸan tesisler, 10'a yakın da anonim ÅŸirket var. KaybettiÄŸimiz amcamın dışında beÅŸ amcam ve 14 kuzenim bu iÅŸlerin başındalar. Holding deÄŸiliz, her firma kendi içinde bağımsız, fakat herhangi birisiyle ilgili bir sıkıntı olursa, desteÄŸe ihtiyaç duyulursa aile bütün olarak destek oluyor..."
Yapı sektörüne Erpen ile girdik
"Yapı sektörüne 1993 yılında kurulan Erpen ile girdik. Bu firmaya da Kimya Mühendisi olan en büyük amcam öncülük etmiÅŸti. 80'lerin başında İtalya'ya gidip gelirken, oradan plastik kapı ve pencere profili numuneleri de getirmiÅŸ. Dedeme de, on-on beÅŸ yıl içinde ahÅŸap doÄŸramaların yerine bu plastik doÄŸramaların kullanılacağını söylemiÅŸ. Rahmetli dedem de, amcamın geçmiÅŸteki bazı baÅŸarısız giriÅŸimlerinden dolayı, 'Bizim Ali gitti yine olmayacak bir iÅŸ buldu, geldi. ÅžaÅŸkın bu' diye takılırmış. Fakat Ali Amcamı kaybettikten
iki yıl sonra babam ve Mustafa Amcam, Erpen markasıyla plastik kapı ve pencere profili imalatına baÅŸlamıştı. Babam ortaklıktan ayrıldı ama Mustafa Amcam Erpen'le hala devam ediyor. Erpen'de hem lisede hem de İstanbul'da üniversitedeyken ben de görevler aldım. Gaziantep'te nitelikli iÅŸgücü açısından sıkıntılar vardı. Devamlı kapasite artırır, makineler, hatlar devreye alırdık. Her gelen makinede de elektronik kumanda panellerinde otomasyon ve yazılımda bir takım yenilemeler olurdu. Bunları da herkes anlamıyordu. Ben kolejde okuduÄŸum ve İngilizce bildiÄŸim için makine üreticilerinin teknisyenleriyle daha kolay iletiÅŸim kurabiliyor, sistemi öÄŸreniyor, çalışanlarımıza aktarıyordum. Hatta üniversiteyi kazandığım yaz, bir buçuk ay yeni fabrikada iki vardiya, 16 saat çalışmak zorunda kalmıştım. Yeni sistemi öÄŸrenmek ve öÄŸretmek bizim üzerimizdeydi. İşi bırakamıyordunuz. Ben çalışmıyorum deme lüksüm yoktu. O dönemde ayrıca Erpen'de sektörün ilk ISO belgesini alan firma olduk. ISO çalışmaları için ciddi emek veriyorduk. ISO 9001 çalışması insana inanılmaz bir tecrübe katıyor..."
Babamdan emir kipiyle bir cümle duymadım
"Eryap'ın ÅŸu an Yönetim Kurulu BaÅŸkanı babam Kahraman Eruslu. Her sabah saat yedide iÅŸe gelir. Sabah fabrikaya girer, vardiya deÄŸiÅŸimini görür, gece ne olmuÅŸ, ne bitmiÅŸ, fire çıkmış mı, bir bakar. Fakat bizim iÅŸlerimizin detaylarını çok bilmez. Genel olarak bilgi veririz. Bize yeni kulvarlar açmaya çalışır. Yani bir ÅŸeyi yap demeden çocuklarına yaptırabilmeyi becerebilmiÅŸ insanlardan birisidir. Ben babamdan bir gün olsun emir kipinde bir cümle duyduÄŸumu hatırlamam. Ben de bir çocuk sahibi olursam öyle bir baba olmayı çok
isterim..."
İstanbul'dan ayrılmamak için XPS yatırımını gündeme aldım
"American Siding'i oluÅŸturmak kolay olmadı. Türkiye'de ilk olan bir ürünün tanıtımı, pazara sunumu ve pazar tarafından kabullenilmesi kolay deÄŸildi. 2001 ile 2005 yılları arasında aslında ülke için krizden çıkış ve dinamiklerin iÅŸlediÄŸi yılların baÅŸlangıcıydı. Bu yıllarda çok fazla yeni yatırım yapamadık. American Siding'in üzerinde durmaya çalıştık. 2004 yılına geldiÄŸimizde, American Siding'de taÅŸlar yerine oturmuÅŸtu. Hemen her ilde bayilik yapılanmamızı tamamlamıştık. Kazandığımızın yüzde ellisini reklam yatırımına ayırıyorduk. Bu süreçte American Siding paket sistemin tamamlayıcı unsurlarından birisi olan XPS ısı yalıtım plakalarının da üretimine İstanbul'da Bonuspan markasıyla baÅŸladık. Bu yatırımda benim biraz İstanbul sevdamın da payı vardı. American Siding'de pek sorun kalmamıştı. İstanbul'da olmam ÅŸart deÄŸildi. Ailemin niyeti ise beni Gaziantep'e çekip, tekstile yönelik baÅŸka bir yatırım yapmaktı. Ben ise İstanbul'dan ayrılmamak için İstanbul'da bir XPS yatırımını gündeme getirmiÅŸtim. İstanbul'daki yerimi biraz daha sabitleÅŸtirmek istiyordum. 2004'ün kış aylarında babamla 11 günlük bir Avrupa seyahati yaptık ve sekiz ÅŸehir dolaÅŸtık. Ziyaretlerimizin dört beÅŸ tanesi XPS yatırımına yönelik teknoloji üreticilerine olmuÅŸtu. İki tane de ahÅŸap ve plastik karışımı inÅŸaat malzemecileriydi. Ayrıca bir de halı üretimine yönelik bir fuarı ziyaret etmiÅŸtik. O seyahat sonrası babamı İstanbul'da bir XPS yatırımına ikna etmiÅŸtim. O seyahatte babam halı üretimi konusunda bir yatırım kararında ısrarcı olsaydı bugün Gaziantep'te onlarca halı üreticisinden birisi olabilirdik. Belki çok daha fazla cirolar yapacaktık. O bir dönüm noktası oldu. Yalıtım sektörüne giriÅŸimiz de bu seyahatle baÅŸladı diyebilirim..."
Bonuspan üretimi
"Bonuspan markasıyla XPS imalatına 2005 yılında baÅŸladık. O dönem piyasada dört beÅŸ üretici vardı. 2006'da mevcut kapasitemizi iki katı kadar büyüttük. 2009'da yine ciddi bir kapasite artırımına gittik. Åžu anda sektörün kurulu kapasite anlamında en büyüklerinden birisiyiz. Satış kapasitesi olarak da bu sene ilk ikideyiz."
"Ürün geliÅŸtirme, ürün çeÅŸitliliÄŸi, hizmet hızı, kapasite yeterliliÄŸi gibi konularda hep baÅŸlarda yer alıyoruz. 2005'te Bonuspan yatırımı yaparken WINER markasıyla, ihracata yönelik plastik kapı ve pencere profili üretimine de geçmiÅŸtik. Fakat ben o dönemde iÅŸlerin yoÄŸunluÄŸunda çok fazla ilgilenememiÅŸtim. Bu tesisi 2007'de Irak'a sattık. Fakat 2010 yılında Gaziantep'te WINER imalatına tekrar baÅŸladık..."
TaÅŸyünü üretimi zor bir iÅŸ
"2007'yılında bitümlü membran imalatıyla su yalıtımı iÅŸine girdik. Son olarak da 2012 yılında Sakarya'da Wooler markalı taÅŸyünü üretimine geçtik. Bu yatırımımız devam edecek, fakat bu günlerde talep tarafında sıkıntılar yaÅŸanıyor. Rekabet koÅŸullarından dolayı bir kârsızlık söz konusu. Ama bundan daha kötüsü, sektörde ne yazık ki ürün kalitesinin sorgulandığı bir alıcı kitlesinin neredeyse olmaması. Yani ürünün kalitesini ne alıp satan kiÅŸi sorguluyor, ne bunu alıp inÅŸaatta uygulayan usta sorguluyor. Özellikle XPS, EPS, taÅŸyünü, camyününün teknik özelliklerine dikkat edilmiyor. TaÅŸyünü üretimi gerçekten zor bir iÅŸ. Tesis ve makineler çok çabuk aşınıyor. Çünkü dünyanın en aşındırıcı taÅŸlarından bazalt kullanıyorsunuz. Bir buçuk yıllık Wooler tesisimiz, yedi senedir üretim yapan Silivri'deki tesislerimizden çok daha fazla aşınmış durumda. Ciddi bir bakım, onarım ve iÅŸletme gideri var. Sadece baca gazı arıtması 2.5 milyon euro tutuyor. Bütün bunları üst üste koyunca ürünün karsız olduÄŸunu söyleyebilirim. Bunlara ulaÅŸamamamızın nedeni, haksız rekabet. Ama bu böyle devam etmeyecek, denetim daha da artacak, son tüketici daha da bilinçlenecek. YavaÅŸ da olsa her gün bir geliÅŸim olduÄŸunu görüyoruz..."
Yatırım evrelerimizde krizlerle karşılaştık
"Nedense yatırım evrelerimizde hep ülke genelindeki ekonomik krizlerle, sorunlarla karşılaÅŸtık. Erpen 1993 yılında kurulduktan aylar sonra 1994'teki kriz çıktı. Döviz kurundaki dalgalanmalarla borç iki katına çıkmıştı ve yeni bir ürünle pazara girmeye çalışıyorduk. Karşımızda da güçlü rakipler vardı. Zor bir dönemdi. American Siding de piyasaya çıktığı dönemde 2001 kriziyle karşılaÅŸtı. 2005'te Bonuspan yatırımında da benzer bir ÅŸekilde TL'nin ciddi bir deÄŸer kaybı söz konusuydu. Bu sıkıntılardan tecrübeler edindik. Öz sermayemizi artırdık. Ve bambaÅŸka bir güç kazandık. Mesela ÅŸu anda çok ÅŸükür sermaye yeterliliÄŸimiz, rasyolarımız iyi durumda. Önümüze daha güçlü bakıyoruz..."
Bu kârlarla uluslararası oyuncu olmak pek mümkün deÄŸil
"Yalıtım sektöründe bu kadar düÅŸük kâr oranlarıyla hiçbir zaman uluslararası bir oyuncu olamayız. Yani Ar-Ge'ye, pazarlamaya ciddi bütçeler ayıramayız. Fiyatların dip yaptığı kısır döngünün içinde kalırız. Halbuki bir firma çift haneli kârlılıklara eriÅŸtiÄŸi zaman bunlar çok rahat yapılabilir ÅŸeyler. İnovatif ürünler çıkarabiliriz. Åžu anda Eryap olarak en fazla odaklandığımız ürün Wooler TaÅŸyünü. Onu bir an önce istediÄŸimiz noktaya getirmeyi hedefliyoruz. Türkiye'de taÅŸyünü denilince akla ilk gelen marka olmayı amaçlıyoruz. Bu hedefi de tutturacağımızdan eminiz. Mevcut ürün gamımızı daha iddialı bir hale getirmeye de çalışıyoruz. Ürünlerin bazılarını baÅŸka noktalarda üretebiliriz. Özellikle ısı yalıtım plakaları hacimli ve nakliyesi pahalı ürünler. O yüzden bazı bölgelerde rekabet ÅŸansımızı yükseltmek amacıyla farklı noktalarda üretim düÅŸünebiliriz. Mesela Gaziantep'te XPS üretimine baÅŸlayabiliriz ya da Anadolu'da bir taÅŸyünü tesisi olabilir. Sektörde artık kalıcı bir deÄŸer oluÅŸturduk. Bu büyümenin sürdürülebilir ÅŸekilde sürmesi yönünde yatırımlarımız devam edecek. Bazı ülkelerde belli ürünlerde pazar lideri konumundayız. Ürünlerimizin oralarda yer bulması, farklı lisan konuÅŸan insanlar tarafından markalarımızın telaffuz edilmesi inanılmaz bir keyif veriyor..."
Hiç baÅŸka ÅŸirkette çalışmayı düÅŸünmedim
"Åžu an Eryap'ın CEO'su olarak satış, pazarlama, ihracat ve mali iÅŸlerden sorumluyum. Bu görevlere baktığınız zaman pek kimya mühendisliÄŸi ile örtüÅŸmediÄŸini görürsünüz ama yaptığımız iÅŸlerin muhteviyatı, kimyayla birebir ilintili. Üniversitede okurken de hiç aile ÅŸirketi dışında baÅŸka bir yerde çalışma hayali kurmamıştım. Hep mevcut iÅŸleri alıp bir yerlere götürmek üzerine hayal kuruyorduk. Öyle de oldu. Fakat yine de yurtdışında, birçok üretim üssü olan bir firmada staj yapmayı ve yöneticilik konusunda bir yüksek lisans yapabilmeyi çok isterdim. Fakat iÅŸler bizi öyle bekliyordu ki bir an önce eÄŸitimlerimizi bitirip iÅŸ hayatına atılmalıydık."
Aile bağları...
"Aile ÅŸirketinde çalışmak, kardeÅŸleriniz, babanız, aile baÄŸlarınız ve çalışanlarınız iyiyse çok iyi bir ÅŸey. Fakat baÅŸarılı olamayan aile ÅŸirketleri de görüyorum. Kırk yaşına, elli yaşına gelmiÅŸ hala babasından yetki almadan yüz liralık faturanın altına imza atamayan, her yaptığı hamleyi tekmille veren insanlar da görüyorum. Bu anlamda babamın bizlere yaklaşımı bir ÅŸanstı bizim için. Bize hep yollar açtı, hep motive etti. Kendimizi de çok yıpratmamamız gerektiÄŸini salık verir, yaÅŸamın gelip geçici olduÄŸunu söyler. Her ÅŸeyi dengeli yaÅŸamamızı, kendimize zaman ayırmamızı ister. Kendisi de bunlara özen gösterir. ArkadaÅŸlık baÄŸlarına, sosyal iliÅŸkilerine hep önem verir. Her ÅŸeyin iÅŸ ve para olmadığını söyler. Paraya bir dönem herkes sahip olabilir. Sürdürülebilirlik diyoruz ya, varlığı da sürdürebilmenin yolu, bunu hazmetmekten ve her yönüyle yaÅŸayabilmekten geçiyor. Yoksa sadece çalışmak, genel bir baÅŸarı için yetmiyor. Bu baÅŸarıyı, etrafınızla, ailenizle, iliÅŸkilerinize, iÅŸ arkadaÅŸlarınızla kuÅŸatmadığınız zaman eksik kalıyorsunuz.
Bu öÄŸretilerle büyüdüm. Åžunu ÅŸöyle yapacağız diye icazet alırdık ama bir gün yapmayın demez, sadece kendinizi fazla yormayın der..."
Anteplinin en önemli meÅŸgalesi iÅŸidir
"Gaziantep sanayi bakımından oldukça iyi bir konumda. Birisi hiç kimsenin girmediÄŸi bir iÅŸe öncü olarak girer, diÄŸerleri de peÅŸinden gider. Antep bu ÅŸekilde o kadar büyüdü ki, sonunda bütün sektör Antep etrafından ÅŸekillendi. Sonra da birçok konuda bir numara oldu. Ayakkabı, terlik, makarna, parça halı, ambalaj endüstrisi, plastik kapı pencere gibi endüstrilerde Gaziantep açık ara liderdir. Bugün 7 milyar dolar ihracata koÅŸuyor. İhracat sıralamalarında da hep ön sıralarda. Ayrıca Antepliler yemesini içmesini bilen insanlardır. Ama onun dışında parasını pek savurmazlar. Antep insanının en önemli meÅŸgalesi iÅŸidir, fabrikasıdır, çalışanıdır. Bu da doÄŸal olarak baÅŸarıyı getiriyor. Büyük ÅŸehirlerde insanlar ÅŸaşırabiliyorlar. Mesela İstanbul'da paraya sahip olduÄŸun zaman bunu kolayca kaybedecek bir hayat da var. Ama Gaziantep'te insanlar daha çeki düzen içinde ve kontrollü yaşıyorlar. Para kazanınca da yatırıma dönüÅŸtürüyorlar. Gaziantep'te insanlar devletten de beklenti içinde deÄŸildir. Adalet Sarayı, Hükümet Konağı veya Postane gibi sıradan devlet dairelerinin dışında bir kamu binasına çok rastlayamazsınız. Kamu yatırımı da göremezsiniz. Yatırımların çoÄŸu özel giriÅŸimcilerin yatırımlarıdır..."
KardeÅŸ, bambaÅŸka bir ÅŸey
"Bir ay önce evlendim. Bazıları geç, bazıları erken evlilikle ilgili ÅŸikayetlerde bulunur. Aslında doÄŸru diye bir ÅŸey yoktur bence. Tabii bir aylık tecrübeyle büyük ÅŸeyler konuÅŸmamak lazım ama ÅŸimdilik gayet güzel gidiyor. En az üç çocuk istiyorum. Ben de çok kardeÅŸli büyüdüÄŸüm için çok kardeÅŸli olmanın daha iyi olduÄŸunu düÅŸünüyorum. İş yaparken de, kavgaya girerken de kardeÅŸ bambaÅŸka bir güven veriyor. İş hayatında da inanılmaz alanlar açtı kardeÅŸ sahibi olmak. Mesela aÄŸabeyim Eryap Yönetim Kurulu BaÅŸkan Yardımcısı olan Salih Eruslu Gaziantep'te finansın, küçük kardeÅŸim Selim Eruslu İstanbul'da yatırımların başında. Fikir üreticisi Selim'dir. Ben kendi sektörümüzdeki yenilikleri gözlemleyip, ona yönelik yapmamız gerekenlere, rakiplere odaklanıyorum. Kreatif, marjinal düÅŸünceler ise Selim'den çıkıyor. Her daim cebinde hazır farklı projeleri, düÅŸünceleri, iddialı ÅŸeyleri vardır. İnanılmaz bir iÅŸletme zekasına sahip. Biz aÄŸabeyimle İstanbul'dayken o da Antep'te yine bizim gibi çalışıyordu. Silivri'deki yatırım esnasında da üniversiteden boÅŸ zamanlarında gelip bize destek oluyordu. Gözüm arkada deÄŸil. Ben ÅŸirketin CEO'su olarak sadece dönem sonunda bilançolarda rakamları görüyorum. Bir CEO olarak yöneticilerden doÄŸru bilgileri alıp, iyi analizler yapmaya çalışıyorum. Konsantrasyonumu da kardeÅŸlerimin verdiÄŸi rahatlıkla satış ve pazarlama ile ihracata yöneltiyorum. Satışta kılcal damarlara girebiliyorum, sahaya inebiliyorum..."
İşimize dertlenen bir aileyiz
"Ortada bir baÅŸarı varsa bu kesinlikle aile baÄŸlarımızın kuvvetli olmasından kaynaklanıyor. Bu baÄŸ sayesinde ne iÅŸ yaparsak yapalım yine de baÅŸarılı olacağımıza inanıyorum. Yalıtım veya inÅŸaat malzemesi sektörü deÄŸil de tekstil sektöründe de olsaydık yine iÅŸimizin gereÄŸini yapardık. Çünkü biz iÅŸimize dertlenen bir aileyiz. Ailede erkekler biraraya geldiÄŸinde iÅŸten baÅŸka pek bir ÅŸey konuÅŸulmaz..."
Derneklerde kol kola mücadele ediyoruz
"DiÄŸer üreticilerle dernek çatıları altında biraraya geliyoruz. İZODER'in de Yönetim Kurulu Üyesiyim. Sektörümüzün dernekleri de gerçekten organizasyonlarını büyük ölçüde tamamlamışlar. Güzel projeler üretiliyor. Kol kola mücadele ediyoruz. Sektörün büyütülmesi için, daha düzeyli bir ticari noktaya gelmesi için emek sarf ediyoruz. Farklı düÅŸündüÄŸümüz noktalar da oluyor ama bu da çoksesliliÄŸin bir gereÄŸi. Yalıtım sektörü üç-beÅŸ sene önce bir milyar dolarlık büyüklüÄŸe bile sahip deÄŸilken, on milyar dolar büyüklüÄŸündeki bir sektörün temsilcileri aynı masa etrafında birbirleriyle konuÅŸamazken, İZODER yirmi yıl önce kurulmuÅŸ ve yalıtımla ilgili ne yaparız konusu üzerinde, gönül birlikteliÄŸi içinde aynı masa etrafında toplanmışlar. Ve bu masada hep teknik meseleler konuÅŸulmuÅŸ. Pazar paylaşım toplantıları deÄŸilmiÅŸ bunlar. XPSDER'de de tek derdimiz ürünlerin kalitesini yükseltmek ve toplam yalıtım bilincini daha fazla artırmak. Bununla ilgili mücadele veriyoruz. Bizden eskiler çok ciddi emek vermiÅŸler, erdemli davranmışlar. Ben de aynı yolu takip etmeye çalışıyorum. Aylık mesaimin neredeyse yüzde onunu bu tip örgütlere ayırıyorum. Bu bir iÅŸveren için çok önemli bir zaman. O zamanımı ben para kazanmak için de rahatlıkla harcayabilirdim..."
Her firma kendi akademisini kurmalı
"Yalıtım sektöründe bir an önce eleman yetiÅŸtirilip, sektöre insan kaynağı oluÅŸturulması gerekiyor. Bu bence sektörün en önemli sıkıntısı. Sektörde her alanda ciddi bir insan kaynağı açığı var. BaÅŸkalarının elemanını almaktansa her firma kendi akademilerini kurup, kendi insan kaynağını yetiÅŸtirmeli..."
Olgunlaşıyoruz
"Eryap olarak biraz hızlı bir balığız. Hızlı giriÅŸimlerde bulunduk, belki birilerinin canını yaktık. Belki farkında olarak ya da olmayarak haksız rekabete iliÅŸkin biz de bir takım fiiller iÅŸledik. Ama bu bir olgunlaÅŸma süreciydi. 33 yaşındayım. Agresif olduÄŸumuz, hırslandığımız dönemler olabiliyor ama insan hem yaşı ilerledikçe, hem ÅŸirket bir noktaya geldikçe olgunlaşıyor. Bence Eryap kendi büyüklüÄŸüne ve kimliÄŸine yakışır davranıyor..."
Geri bildirime önem veririm
"İletiÅŸime açık birisiyim. Dinlemeyi sevdiÄŸim gibi konuÅŸmayı da severim. Verici ve paylaşımcıyımdır. Hele ki personele, bilgi, tecrübe aktarımı konusunda çok verici olduÄŸumu düÅŸünüyorum. Bilgiyi olabildiÄŸince paylaşırım. American Siding ile sektöre iki bini aÅŸkın personel ve usta yetiÅŸtirdik. Ustaları ben eÄŸitiyordum. Bu konuda sempati de kazanıyordum ama sonuçta patronsunuz. Onların nezdinde kötü huylarım da vardır tabii ki. Bazı ÅŸeyleri kaçırmış olabilirim. Bununla ilgili birinci derece üst düzey yöneticilerime hep saygıdan taviz vermeden beni eleÅŸtirmelerini isterim. Geri bildirime çok önem veririm. Ilımlı, çözüm odaklı ve sonuç bekleyen bir patronum. Konuları çok dallandırıp, budaklandırmam. En iyi personel de bence sorunla birlikte çözümü de sunan personeldir. Fakat yeni kuÅŸak bu özelliÄŸi kaybetti. Sadece iÅŸin sıkıntılı boyutunu gören ve çözüm üretemeyen bir yapıya sahipler. EleÅŸtiri kolaydır, önemli olan çözüm üretebilmektir. Çalışma arkadaÅŸlarımdan da beklediÄŸim budur..."

Dinlemek, bizde bir aile geleneÄŸidir
"Ailemizin geleneÄŸinde dinlemek vardır. Dolayısıyla babamdan en fazla dinlemeyi öÄŸrendim diyebilirim. Karşıdaki insanı dinlemeden ne istediÄŸini anlayamazsınız. İnanılmaz dinleyebilen birisiydi. 'Hemen pat diye aÄŸzındakini atma' derdi. Rahmetli dedem de hep, 'Åžu üç yüz metre ileriden gelen adamın ne niyetle geldiÄŸini bilmelisin' derdi. Kendisi de bilirdi. O adam hayra mı geliyor, ÅŸerre mi geliyor? Kestirmek gerektiÄŸini öÄŸrettiler bize. EÄŸer bilmiyorsan o adam dibine geldikten sonra zaten yapacağını yapar. Öngörülü olmayı, tedbirli davranmayı aileden öÄŸrendik..."
Her Antepli gibi yemeÄŸe düÅŸkünüm
"Her klasik Türk erkeÄŸi gibi futbol deÄŸil, Fenerbahçe var hayatımda. Herkesin bir gün Fenerbahçeli olacağına inanıyorum. GeçtiÄŸimiz yıla kadar maçları olabildiÄŸince tribünde izlerdim. Fakat geçen sene evlilik arifesinde biraz ihmal ettim. Hobi olarak kendime zaman ayıramadığımı söyleyebilirim. Yaz tatillerim de çok sınırlıdır. Åžu an hobimiz, hanımla beraber yeni evliliÄŸin tadını çıkarmak. Bununla birlikte bir Antepli olarak gastronomiyle de ilgilendiÄŸimi söylemeliyim. YemeÄŸe düÅŸkünüm. Yemek için keÅŸiflere çıkarım, gizli adreslerim de vardır. BeyoÄŸlu'nun ara sokaklarında ev yemekleri yapan, Osmanlı yemekleri yapan, müdavimi olduÄŸum mekanlara giderim. ZeytinyaÄŸlılara ve balığa zaafım vardır. Bir de yazları ÇeÅŸme keyfim vardı... Bekarken yılda iki üç kere kısa süreli ÇeÅŸme'ye kaçardım, ÇeÅŸme benim sığındığım bir yer gibi. Ramazan aylarını da Ramazan ayı gibi yaÅŸarım. Yani iftarıyla, sahuruyla, teravihiyle küçüklükten beri çok sevdiÄŸim deÄŸer verdiÄŸim bir dönemdir. Ramazanda arındığımı düÅŸünüyorum. Yılın üzerimde oluÅŸturduÄŸu yüklerden Ramazanda sıyrılıyorum..."
R E K L A M