Türkiye'nin 'hasta' bir inşaat stoğu var!..

Türkiye'nin 'hasta' bir inşaat stoğu var!..

SÖYLEŞİ
47. Sayı (Mart Nisan 2004)

Geçen yıl içerisinde Optiroc ve Deitermann firmalarının Maxit Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ünvanı altında birleşmelerinin ardından yaşanan gelişmeleri ve bu birleşme sürecini Maxit Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Cem Baki Sinal ile konuştuk.
 Sinal, Deitermann’ın birleşme öncesi girdiği projelerde belli bir seviyeye kadar; Optiroc’un ise o seviyeden sonra hizmet verebildiğini fakat bu birleşmenin ardından Türkiye'de ürettikleri yaklaşık üç yüz ürünle temelden çatıya kadar ‘tam bir çözüm’

sunabildiklerini vurguluyor...

YALITIM: Deitermann ve Optiroc firmalarının birleşerek Maxit Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. adını almasında ne amaçlandı, tam olarak hangi firmalar birleşti ve ne bekleniyor?

CEM BAKİ SİNAL: Türkiye'de gerçekleşen birleşme faaliyeti, aslında yurtdışındaki faaliyetlerin bir uzantısı. Optiroc ve Deitermann şirketlerinin, Maxit Yapı Malzemeleri A.Ş. bünyesinde gerçekleşen birleşmesi, grubumuzdaki yapılanmanın çok küçük bir kısmını oluşturmaktadır. Bağlı olduğumuz Maxit Group uluslararası yapı malzemeleri pazarında faaliyet gösteren çok güçlü birkaç firmanın, 2 yıl gibi çok kısa sürede birleşerek büyümesi ile meydana gelmiştir. Grubumuzu oluşturan Beamix, Heidelberger Bauchemie, Maxit ve Optiroc gibi firmaların her birinin köklü tarihleri ve bünyelerinde yer alan güçlü markaları mevcuttur. Özellikle de Avrupa, Rusya ve çevre ülkelerde tanınırlığı en yüksek olan firmamız Maxit'tir. O yüzden yönetim olarak her ne kadar İsveç'e bağlı olsak da firma ismi olarak Maxit üzerinde yoğunlaşılmasına karar verildi ve bağlı olduğumuz grup Maxit Group adını aldı. Ürünlerimizi ise, tüm diğer ülkelerde olduğu gibi bilinen markalarıyla yani Deitermann, Serpo ve Polyment olarak pazara sunmaya devam edeceğiz. Birleşmenin iki temel amacından bahsedebiliriz; İlki, birbirine çok benzeyen firma ve ürün gruplarının bir araya getirilmesi ile Ar-Ge çalışmaları için sinerji yaratmak. İkincisi de birbirini tamamlayıcı nitelikte ürünler ile oluşturulan özel ürün ve sistemlerin pazara sunulması. Türkiye'deki birleşme amacımız, grubun uluslararası düzeydeki birleşme amacı ile aşağı yukarı aynı olup, Türk tüketicisine daha teknolojik, daha kaliteli ürünler sunmak... Birleşme  sonucunda, şu anda dünyanın en eski yapı malzemeleri üreten firmalarından birisiyiz. Optiroc olarak faaliyetlerimize devam ederken 110 yıllık bir tarihimiz vardı ama şu anda yeni katılan firmalarla 160 yıllık bir tarihe sahip olduk. 160 yıl halen piyasada güçlü bir konumda kalabilmek, bir inşaat firması için kalitenin garantisidir.

YALITIM: Bu birleşme sürecinde İsveç, Alman ve Türk kültürü nasıl kaynaştı, zorluklar yaşadınız mı?

CEM BAKİ SİNAL: Deitermann bir Alman firması, Optiroc bir İsveç firması. Firmanın sermayesi Almanlara ait olsa da, ne genel ne de yerel olarak firmanın yönetimine çok fazla karışmıyorlar. Yalnızca kontrol ediyorlar. İsveç apayrı bir kültür; düz bir yapısı var. Firma içerisinde "amir-memur" ilişkisi çok daha düz bir çizgide ilerliyor. Alman sisteminde ise hiyerarşi daha fazla. Bir de bunlara Türk geleneklerini ekleyin... En çok zorluğu orada çektik zaten. Ama düzeldi, şu anda her üç kültür de sivri noktalarından ödünler vererek asgari müştereklerde birleşti. Şu anda şirketimizde mükemmel bir uyum var. Biraz daha İsveç kültürüne yakın bir sistem oluşturduk. İsveç tarafından uygulanan ve "Matrix Organizasyon Sistemi" olarak bilinen bir yönetim sistemini, geçmişte olduğu gibi bugün de kullanıyoruz. Şirket içinde çok fazla amir-memur ilişkisi olmadan, daha çok "kaynak kişiler"in olduğu bir sistem. Sonuç olarak hiyerarşik yapıyı da gerektiği şekilde düzenledik. İlk başta şikayetler vardı, bunu inkar etmemek lazım; ama şu anda bunlar sona erdi. İnsanlar kaynaştı ve uyumlu bir çalışma ortamında dostça çalışıyorlar. Ne çok düz olan İsveç yapısı, ne hiyerarşik  Alman yapısı ne de Türklerin gelenekçi yapısı kalmadı. Çok uluslu şirketlerde, kimse kimseye kendi kültürünü dayatamıyor. Herkes fedakarlıkta bulunuyor.

YALITIM: Bu birleşmeden ne bekliyorsunuz, piyasaya ne getirecek?

CEM BAKİ SİNAL: Birleşme öncesinde, her iki firma da kendi konularında ihtisaslaşmıştı. Optiroc, özellikle Serpo markası ile dış cephe ve iç yüzeyler konusunda çok iyi bilinen, kalitesini ispatlamış, çok güçlü bir firmaydı. Deitermann da özellikle su yalıtımı ve yapı kimyasalları konularında çok güçlüydü. Deitermann birleşme öncesi girdiği projelerde, belli bir seviyeye kadar; Optiroc ise o seviyeden sonra hizmet verebiliyordu. Ama şu anda, Türkiye’de ürettiğimiz yaklaşık üç yüz ürünle temelden çatıya kadar tam çözüm sunabiliyoruz. Tüm ürünleri burada üretemiyoruz, bazı ürünleri de yurtdışından getiriyoruz. Grubumuz bünyesinde, Türkiye pazarına girmemiş olan ürünlerle beraber birbirinin türevi olmayan yaklaşık 3.000 ürün mevcut. Yapıların ısı yalıtımı, su yalıtımı ve hatta ses yalıtımıyla ilgili sorunlarını, temelden çatıya çözümlüyoruz. Ayrıca çok eski binaların renovasyonuyla ilgili çözümler de sunuyoruz.

YALITIM: Nasıl bir hazırlık süreci yaşandı?

CEM BAKİ SİNAL: Heidelberg'in çatısı altında olan Deitermann ve Optiroc firmaları, Türkiye'de iki yıl ayrı ayrı firmalar olarak çalıştı. Bu süreçte, Türkiye'de kanunlar gereği aynı holdinge bağlı olmamıza ve bazı ürünlerimizin çakışmasına rağmen, piyasada hiçbir zaman işbirliğine gitmedik. Ancak, ilgili olduğumuz projelerde birbirimizi bilgilendirdik ama hiçbir zaman fiyat politikası belirlemedik veya projelere girerken işbirliği yapmadık. Kısaca, iki firma birbirine rakipti. Birleşme kararının son altı ayında el sıkışıldı, bürokratik işlemlerde neler yapılacağına karar verildi. Ondan sonra da Optiroc ve Deitermann firmalarının tüm kadrolarının, hiçbirinin diğerine üstünlük sağlamayacak şekilde birleşmesine karar verildi. Bu noktada doğal olarak tek bir genel müdür olması gerekiyordu. Ben Genel Müdür olarak Optiroc'tan geldim, Finans Müdürümüz Deitermann'dan geldi. Bu ve buna benzer düzenlemelerle de bugünkü yönetim kadrosu oluşturuldu. Birleşmenin en önemli noktası ise şirketlerin güçlerini birleştirmesiydi. Tabi bu tür birleşmelerde ilk konulan hedef çok yüksek oluyor. Her seferinde sinerji yaratılması sonucu 1+1'in en az 2'ye eşit olacağı veya ikiden büyük olacağı düşünülüyor. Dünya genelinde bu tür birleşmelerle yaşanan tecrübeler gösteriyor ki ne kadar uzun süreli bir hazırlık süresi olursa olsun, bu süreç bu kadar kolay atlatılmıyor. Bir çok yerde 1+1= 1; hatta 1+1=0,5 olduğu gözleniyor. Bizim yaşadığımız birleşme sonrasında ise 1+1=2 oldu. Ama şu andaki göstergeler bunun çok daha fazla olacağını işaret ediyor. Yaklaşık 12 milyon Euro'luk bir ciromuz var. Bunun bir iki yıllık bir sürede 16-17 milyon Euro'ya çıkacağını hesaplıyoruz. En azından, yaşadığımız ekonomik krizler son bulmuşa benziyor. Depremden bugüne dek yaşanan süreç, inşaat sektörü için kabus gibi yıllardı.

YALITIM: Tüm ürünlerinizi Türkiye'de mi üretiyorsunuz?

CEM BAKİ SİNAL: Türkiye'de Çorlu ve Çerkezköy'de bulunan fabrikalarımızda üç yüze yakın ürün üretiyoruz; yani ürünlerimizin % 80'i yurtiçinde üretiliyor. Bazı ürünlerimizi ise yurtdışından ithal ediyoruz.. % 40'a varan ithalatımızla hammaddelerimizin bir kısmını da yurtdışından getiriyoruz. Ciro olarak ve bir takım finansal verilere de bakarak, Türkiye'deki en büyük firmalardan bir tanesi olduğumuzu iddia etmeyeceğiz. Ama ürün yelpazesi bakımından, kendi sektörümüzde Türkiye'nin en büyük firmalarından bir tanesiyiz.

YALITIM: Birleşen firmalarla birlikte oldukça geniş bir ürün portföyüne de sahip oldunuz; bu ne gibi avantajlar getiriyor?

CEM BAKİ SİNAL: Projelere çok rahat girebiliyoruz. Bu, firmamıza getirdiği önemli bir avantaj. Yani projenin belli bir bölümüne ürün vermemişseniz bile, diğer bir bölümünden devam edebiliyorsunuz. Diğer bir bakış açısıyla ürünlerinizi kabul ettirdiğiniz bir projede, kendinizi ve ürününüzü ispatlarsanız, projenin diğer bölümlerine de ürünlerinizi aktarma şansınız artıyor. Tüketici tarafına baktığınızda bu durum tüketicinin de hayatını kolaylaştırıyor. Çünkü karşısında tek bir sorumlu buluyor. Bunun yanında, birleşme öncesinde, Optiroc da Deitermann da projeci firmalar olarak tanınıyordu. Biz sadece ürün satmıyoruz, projelere yönelik olarak çalışıyoruz. Proje olarak sadece büyük yapılar anlaşılmasın. Bazen bir apartman veya bir odanın ihtiyaçlarının karşılanması da proje çalışmasıdır bize göre. Çünkü yerinde fizibilitesini yapıyoruz ve uygun çözüm için plan hazırlıyoruz. Dolayısıyla böyle de bir avantaj oluyor. Yalnızca bir binanın boyasıyla ilgilenmiyoruz. Alt yapısında, su yalıtımından gelen zaaflar varsa biz bunun çözümünü de sunuyoruz son tüketiciye. Dolayısıyla son tüketici açısından da çok büyük bir avantaj. İlk başlarda bunu bir pazarlama aracı olarak sunduğumuzu sanıyorlardı ama son bir iki ayda hem Maxit için, hem de tüketici için gerçekten cazip olduğunu ispatladık. Aldığımız birkaç projeyi de bu gücü kullanarak aldık.

YALITIM: Fiyat avantajı da getiriyor mu?

CEM BAKİ SİNAL: Fiyat avantajı da getiriyor tabii. Çünkü ne kadar büyük paket teklif verirseniz fiyatlarınızı da o oranda düşürebiliyorsunuz. Diyeceksiniz ki "fiyatı düşürmenin ne gibi bir cazibesi olabilir?" Hala taşların yeni yeni oturmaya başladığı ve hala toz dumanın tam dağılmadığı bir piyasada, büyük projelerde çok düşük karlarla çalışmak da cazip oluyor. Bunu kimse inkar edemez. Kriz döneminde, çok zor şartlarda  minimum kar ve cirolarla, adeta "çalışmaya çalıştık". Sadece inşaat sektörü değil, bir çok sektör böyle çalıştı. Bu da bize bir şey gösterdi. "Kriz geçti, fiyatları artıralım" diye bir anlayış uygun değil. Artık tüketici de böyle bir şeye sıcak bakmıyor. Biz de bir takım sabit giderleri düşürmeye çalışıp Ar-Ge ve reklam faaliyetlerine ağırlık vererek ürünlerimizi farklılaştırmaya çalışacağız. Karlılığı artırmanın başka bir yolu yok, bütün dünyada bilinen yöntemler bunlar.

YALITIM: Çevre ülkelerle olan ilişkilerinizde ne gibi gelişmeler yaşandı?

CEM BAKİ SİNAL: Şu anda Maxit olarak grubun bize bağladığı bazı ülkeler var. Maxit Türkiye olarak Bulgaristan, Yunanistan, Romanya'nın bir kısmı, Suudi Arabistan haricindeki tüm Arap ülkeleri, Azerbaycan, Kıbrıs gibi çevre ülkelere ihracat yapıyoruz. Bunun yanı sıra Rusya, Kazakistan, Özbekistan, Portekiz, Polonya ve Estonya'ya Türkiye'deki fabrikalarımızdan ürünlerimizi satıyoruz. Özellikle Portekiz, Polonya ve Estonya'da kendi şirketlerimiz de var. Ama o şirketler bizim Türkiye'de ürettiğimiz ürünlerin bazılarını üretmiyorlar. Grubumuzun Çin'de de yapılanma çalışmaları başladı ve biz Türkiye organizasyonu olarak, Çin'e ısı yalıtım sistemleri satmaya başladık. Bu yıl Romanya ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni de güçlendirmek hedeflerimizin arasında. Irak pazarına da ürünlerimizi satmaya başladık ama Irak'a yaptığımız satışlar da belli bir plan veya projeyle devam etmiyor. İhtiyaç oldukça ürün gönderiliyor. Grubumuzun Bulgaristan'da da bir firması mevcut ve ürünler Türkiye'deki fabrikalarımızdan gönderiliyor. Gümrüklerin açılması ile sevkiyatlar o kadar kolaylaştı ki, mesela Bulgaristan'a yolladığımız ürünler Ankara'ya gitme süresinden daha kısa zamanda ulaşıyor.

YALITIM: Deitermann ve Serpo markalarını piyasanın içinde olmayan tüketici pek bilmiyor. Bunun nedenleri sizce nelerdir?

CEM BAKİ SİNAL: Kendinizi projelere odaklarsanız maalesef tüketici sizi bilmez. On yıl öncesine kadar bu bir problem değildi. Çünkü Türkiye gerçekten bir proje cennetiydi. Büyük projeler vardı. Aslında mimarlar ve büyük inşaat firmaları bizi çok iyi biliyorlar. Burada hiç bir sorunumuz yok. Ama piyasanın daraldığı dönemde bu problemi yaşadık. Projeler çok ufaldı, müteahhitler çok bölündü. Dolayısıyla ismimizin bilinmediğini biz de anladık. Kriz döneminde bununla ilgili çok büyük çalışmalar yapamadık. Herkes bir takım çalışmalarını veya reklamlarını kısıyor. İsmimizin bilinirliğini artırmaya çalışıyoruz. Mutlaka bunu yapacağız, hala son tüketiciye gitme gibi bir projemiz yok. Türkiye'deki proje ve inşaat firması sayısı o kadar arttı ki, bir şekilde isminizin bilinirliği gerekiyor. Onun için reklam, fuar, tanıtım harcamalarımızı artıracağız. Her yıl belli fuarlara katılıyoruz.

YALITIM: Birleşme sonrası tüketiciler yeni ürünler görebilecekler mi?..

CEM BAKİ SİNAL: İlk birleşme sonrasındaki ilk altı aydaki hedefimizi iki firmanın birbirini tanıma süreci olarak belirledik. Bu yalnızca insan veya personel olarak değil ürün, yapı ve finans olarak da tanıma süreciydi ve biz o süreci atlattık. Her üç markamızın da çok büyük sinerjiler yaratacağını gördük. Örneğin, yalıtım dediğimiz zaman ısı yalıtımı ile su yalıtımını nasıl bir arada sunabiliriz? Bununla ilgili teknolojik ürünlerimizi piyasaya sunacağız. Zaten son birkaç yıldır piyasaya sunduğumuz bazı ürünlerimiz teknolojik üründü. Mesela pazara, Türkiye'de ilk defa üretilen, SerpoTherm Sıva adında, fiber katkılı bir sıva sunduk. Alelade sıva diyorsunuz ama bu piyasada en çok tutulan ürünümüz haline geldi. Sıvalarda çok yaşanan kılcal çatlakları önleyen ve uzun vadede dayanımını artıran bir üründü. Ama sırf bu ürünü üretebilmek İsveç'teki laboratuvarlarımızda 4-5 yılımızı aldı. Çok uzun bir Ar-Ge çalışmasıydı. O yüzden ben bu ürünü teknolojik bir ürün olarak görüyorum. Kaplama ve yalıtım konularında bu tür teknolojik ürünlerimizi 2004 yılı içerisinde piyasaya sunacağız. Çerkezköy'deki akrilik ürünlerle ilgili Ar-Ge merkezimiz, aynı zamanda grubun da Ar-Ge merkezi. Polonya, İsveç, Estonya ve Portekiz'in Ar-Ge çalışmalarını Çerkezköy'deki fabrikamızdan yürütüyoruz.

YALITIM: Yabancı sermayeli bir şirket olarak Türkiye'de sıkıntılar yaşıyor musunuz?


CEM BAKİ SİNAL: Çok özel bir sıkıntı yaşamıyoruz. Fakat bunu iki yıl önce sorsaydınız "vardı" diyebilirdim. Yeni çıkan kanunlar ve AB ile uyum yasaları süreci hızlandırdı; daha önce, özellikle rekabet konusunda sıkıntılar yaşıyorduk ama kalmadı bu tür sorunlar. Olanlar da söylemeye bile değmeyecek şeyler. Bu arada  İMSAD ve YASED'in inanılmaz çalışmaları oldu. Bundan önceki ve şu andaki hükümetlerde bu öneriler dinlendi ve bir çoğu yerine getirildi. Geri kalan kısmının da yerine getirileceğini sanıyoruz.

YALITIM: Sektördeki diğer firmalarla ilişkileriniz nasıl?

CEM BAKİ SİNAL: Birleşme dışında güç birliği yaptığımız şirketler de var. Bunlara stratejik ortaklıklar diyoruz. Bizim en fazla ağırlık verdiğimiz konulardan biri ısı yalıtımı... Örneğin ısı yalıtımında EPS konusunda Atermit firmasıyla; XPS konusunda da ODE firmasıyla verimli stratejik iş birliklerimiz oluyor. Bunun yazılı kuralları yok, hepsi el sıkışılmış, centilmence ve belli projelerde belli yere kadar giden çalışmalar. Bu stratejik ortaklıklarda piyasanın öncülerindeniz.

YALITIM: Maxit'i inşaat sektöründe neler rahatsız ediyor?

CEM BAKİ SİNAL: İnşaat sektörü, Türkiye'nin lokomotif sektörlerinden birisi. Ama her ne kadar son yıllardaki hükümetler güzel şeyler yaptıysa da bu sektörü biraz ihmal ettiler.  Enflasyonu düşürmek artık bir paranoya haline geldiğinden ve inşaat sektörü de enflasyon kalemleri içinde çok büyük bir oran tuttuğundan bu sektörün bilinçli olarak bastırıldığını düşünüyorum. Ama burada olayın sosyal boyutunu göz ardı ettiler. İnşaat sektörü öyle bir sektör ki hiçbir sektörde istihdam edemeyeceğiniz, iş veremeyeceğiniz personeli yani çok vasıfsız insanları inşaat sektöründe çalıştırabiliyorsunuz. Kısaca, amele olarak başlatıp bir çok kademede çalıştırmak mümkün. İspanya'ya, İtalya'ya veya Fransa'ya gittiğinizde de aynı şeyi görürsünüz. Bazı sektörlerde işsiz kalan insanlar daha kolay iş bulabiliyorlar. Ama hiç vasfı olmayan bir insanı işsiz bıraktığınızda ümitlerini tamamen kırıyorsunuz. Bu da sosyal bir olay. Bu olayın sosyal tarafıydı. Diğer tarafı ise Türkiye'de beş altı yıldır kalite olarak dünya çapında inşaat malzemeleri üretiliyor. Bu yalnızca bizim sektörde olan bir şey değil; aklınıza gelecek her alanda kaliteli ürünler üretmeye başladık. İnşaat sektörü 1998 yılında başlayan ve geçen yıla kadar devam eden çok kötü bir dönem yaşadı ve sektördeki bir çok firma yok oldu. Maxit Türkiye olarak, bir takım şeylerden ödün verebiliriz, zarar edebiliriz ama etik değerlerimizden, kalitemizden, prensiplerimizden ödün vermeyiz. Bunu kriz döneminde de uygulamaya çalıştık. Her sektörün bir etik değeri vardır. Piyasadaki rakip firmalar da kaliteden ödün vermedi. En azından Türkiye kriz döneminde bunu kazandı. En büyük problem "merdiven altı" dediğimiz haksız rekabet yapan firmalardı. Krizde bunların bir çoğu tasfiye oldu. Ortam düzeldiğinde yeniden ortaya çıkacaklardır ama yeni çıkan yasaların faydası olacağına inanıyorum. Geçen yılın sonundan itibaren sektörle ilgili umudumuz oluştu. Çünkü, Türkiye'nin bir taraftan çok büyük bir inşaat stoku var; diğer taraftan da konut açığı var. Hangisi doğru diye iki arada gidip geliyorsunuz. Bence Türkiye'nin "hasta bir inşaat stoku" mevcut. Şayet şu anda bomboş duran ve son on yılda Mersin'de Antalya'da ve İstanbul çevresindeki o hızlı kooperatifleşme döneminde yapılmış binaları gezerseniz milli servet israfı ve tüketiciye hakareti görürsünüz. Başka kelime bulamıyorum ama tüketiciye son derece "ayıp" edildiğini söyleyebilirim. Bu inşaatlar keşke yapılmasaydı. Bunlar stok diye gösteriliyor ama bunlar inşaat stoku değil; hastalıklı binalar. En ucuz bina bile satın alınmıyor, binlerce boş bina var. Dolayısıyla, gerçek anlamda Türkiye'de, insanların layık olduğu ve yaşayabilecekleri konut açığı var. Bu da inşaat sektörünün önünü açacak.

YALITIM: İnşaat sektörü içinde yalıtım ayağına odaklanırsak ne söyleyebilirsiniz?

CEM BAKİ SİNAL: Yalıtımı, ısı ve su yalıtımı olarak ikiye ayırırsak; birleşmeden sonra da en fazla ağırlık verdiğimiz konu ısı yalıtımı oldu. Geçen yıl ciromuzun yarıdan fazlasını ısı yalıtımı konusunda yaptık. Türkiye'deki 2003 yılında yapılan ısı yalıtımı uygulamalarının % 70'ine bir şekilde malzeme ya da sistem olarak dahil olduk. Yurtdışında, mesela Rusya ve Azerbaycan'da çok büyük uygulamalarımız oldu. Türkiye'de inşaatlarda toprak altında kalan, gözle görülmeyen kısımlar çok ihmal ediliyor. Ama bu işin de teknolojisi öğrenildi. Tüketici, binayı sadece depremin değil, binaların sağlığını bozan bu tür etkenlerin de yıktığını veya tahrip ettiğini öğrendi ve artık bunu talep ediyor.

YALITIM: Pazarda nasıl konumlandırıyorsunuz kendinizi, öncelikli olan nedir Maxit için?

CEM BAKİ SİNAL: Ciro ve tonaj olarak pazar lideri olmayı istemiyoruz. Karlılık olarak, sistem ve çözüm sunucu olarak bir numara olmayı tercih ediyoruz. Şu andaki bütün rakiplerimiz de bunu düşünüyordur. Yaklaşık üç yüz ürünümüz var, dolayısıyla çok fazla rakibimiz oldu. Dış cephede ilk beş firma arasındayız. Isı yalıtım ürün ve sistemleri konusunda da sanırım her zaman ilk üçteyiz. Ciro konusunda tevazu gösterebilirim ama ürün yelpazesi konusunda tevazu gösteremeyeceğim; Türkiye'nin en büyük bir iki firmasından bir tanesiyiz.


 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Atalay Özdayı; "2025 Yılında da Çift Haneli Pazar Büyümesi Hedefliyoruz"

Yalıtım dergimizin 2025 yılı ilk sayısında röportaj sorularımızı yanıtlayan Baumit Türkiye CEO'su Atalay Özdayı firması hakkında bilgiler verdi. G...
28 Ocak 2025

Ali Murat Ekin; ''Yapı kimyasalları inşaatların görünmez yüzü, binaların gizli kahramanlarıdır.'

2001 yılında yapı kimyasalları üretimine başlayan FİXA bugün İstanbul, Adana ve Ankara'daki 4 fabrikasında su yalıtım malzemeleri, beton katkıları...
21 Kasım 2024

Murat Savcı; 'Bu sene, yenilikçilik vizyonumuzun sonucu 3 ayrı ödüle layık görülmek bizleri gururlandırmıştır'

Yalıtım Sektörü Başarı Ödülleri 2024'te İzocam, Optima Smart ürünü ile 'Yılın Ses Yalıtımı Ürünü' ödülünü ve İzocam Genel Direktörü Murat ...
21 Kasım 2024

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & DoÄŸalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeÅŸilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü KataloÄŸu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü KataloÄŸu
  • Yalıtım Sektörü KataloÄŸu
  • Su ve Çevre Sektörü KataloÄŸu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.