'MANTOLAMA'kelimesi yanlış çağrışımlar yapıyor

'MANTOLAMA'kelimesi yanlış çağrışımlar yapıyor

SÖYLEŞİ
48. Sayı (Mayıs Haziran 2004)

İnÅŸaat sektörünün en köklü kuruluÅŸlarından birisinin başında bulunan Orhan Özgür’le yaptığımız söyleÅŸide nesilden nesile geliÅŸen Atermit’i ve Orhan Özgür’ü yakından tanıma fırsatı bulduk.
Özgür, rakip firmalar tarafından üretilmiş olsa bile gündelik hayatta kendi ürünlerinin benzerlerini gördüğü zaman mutlu olduğunu söylüyor.Ülkede yıllardır devam eden ekonomik istikrarsızlığa da değinen Özgür, ticarette işlerin kötü gittiği zaman kolayca küçülebilme imkanının olduğunu; fakat sanayide bu kadar çabuk küçülme şansının bulunmadığını belirtiyor.  Özgür, ‘İşlersakinleştiği veya azaldığı zaman üretimi anında kısamıyorsunuz; veya üretimi çok kolay artıramıyorsunuz. Bu sıkıntılar sonucunda insan da yıpranıyor, firma da yıpranıyor; sermaye ise erozyona uğruyor’ diyor...

YALITIM: 1920’li yıllardan bu yana süregelen bir ‘sanayici aile’ kimliğiniz var... Bu süreci kısaca anlatır mısınız?

ORHAN ÖZGÜR: Büyükbabam Kayseri’den Adana’ya gelmiş ve Adana’ya yerleşmişler. Büyükbabam daha sonra ortaklarıyla birlikte 1927 senesinde Türkiye’nin ilk tekstil fabrikalarından birisi olan Milli Mensucat isimli fabrikayı devletten satın almış ve sanayiciliğe başlamış. Zaman içerisinde de başka kuruluşların sahibi olmuş. Babam ise 1956 ylında Adana’daki ilk Atermit tesisini kurmuş.

YALITIM: Atermit kelimesi ne anlama geliyor?

ORHAN ÖZGÜR: O zamanlarda Eternit adında uluslararası bir marka vardı; Atermit kelimesi de oradan gelir. Bu firma biz kurulduktan sonra Türkiye’de de faaliyete geçti; fakat bir süre sonra faaliyetlerine son verdi.

YALITIM: Sizin iş hayatına atılmanız nasıl gerçekleşti?..  

ORHAN ÖZGÜR: İlk, orta ve liseyi Adana’da bitirdikten sonra İstanbul’da Galatasaray Kimya Mühendisliği’ni 1971 yılının şubat ayında bitirdim. Normal bir gençlik ve eğitim döneminin ardından yaptığım askerlikten sonra iş hayatına başladım. Çocukluğumdan beri zaten babamla birlikte iş hayatının içindeydim. Tatillerde ve hafta sonlarında fabrikaya gider bir takım işlerle ilgilenirdim. Kimya eğitimini işle ilgili olduğu için değil de ilgi duyduğum için aldım. 1973 yılında askerliğimi bitirdim, o yıldan itibaren de çalışma hayatının içindeyim.

YALITIM: O yıllardan sonra Atermit’in yatırımları da hızlandı galiba...

ORHAN ÖZGÜR: Atermit’in 1973 yılında yıllık 12 bin ton kapasitesi vardı. Daha sonra ülkedeki ekonomik gelişmeye paralel olarak bizim de üretimimiz arttı. İkinci tesisimizi 1977 yılında İzmir’de faaliyete geçirdik. İzmir’deki fabrika devreye girmeden önce Adana’nın üretimi yıllık 22-23 bin tona ulaşmıştı; İzmir’deki tesisimiz 26-27 bin tonluk bir kapasiteyle devreye girdi. Üçüncü tesisimizi 1986 yılında Gebze’de faaliyete geçirdik; daha sonra 1992 yılından başlayarak, metal çatı örtüsü üretimine başladık. 1994 yılında polistren dolgulu yalıtım malzemesi İsopanel markamızla sandviç panel üretimine geçtik. 1995 yılında Adana’da ilk EPS levha tesisimizi kurduk. Ondan sonra 1996 yılında Gebze’deki EPS ve sandviç panel tesisimiz devreye girdi. Sonraki yıllarda da diğer EPS ürünler olan Aterboard, plastikten yiyecek-içecek ambalaj malzemeleri üretimine geçtik. Üretimlerimiz şu anda ağırlıklı olarak çatı örtüsü, bina yalıtım malzemesi ve yiyecek ambalajı olarak üç gruptan meydana geliyor.

YALITIM: Bu geniş ürün portföyü nasıl oluştu?

ORHAN ÖZGÜR: Geniş ürün portföyümüzün hepsi birbirinin içinden çıktı. Atermit’in hammaddesinin asbest olması, asbestin hakkında bilimsel olmayan yayınların insanlar tarafından kabul görmesi bizi yeni arayışlara itti. Önce metal çatı örtüsü, daha sonra yalıtımlı çatı örtüsü ve EPS işine girdik. Bu işe girince de bina yalıtım malzemesi, yiyecek ambalajı gibi ürünlerin hepsi birbirinin içinden çıktı. Şu anda ise çeşidi artırmaktan çok mevcutları büyütmeyi amaçlıyoruz.

YALITIM: Türk sanayiine neler kazandırdınız, gerçekleştirdiğiniz ‘ilk’ler...  

ORHAN ÖZGÜR: Türkiye’nin en büyük çatı malzemesi üreticisiyiz. Türkiye’nin ilk lifli çimento tesisini biz kurduk; ilk sandviç paneli, enjeksiyonlu polistrenden bina yalıtım malzemesini, ilk EPS bardağı biz ürettik; çatı örtü malzemesi ailesine kazandırdığımız oluklu ve renkli çatı örtüleri gibi ürünlerimiz de var.

YALITIM: Bir sanayici olarak Türkiye’de o günlerden bugünlere neler değişti?

ORHAN ÖZGÜR: İlk iş hayatına başladığım yıllarda o günün Türkiye’sinin şartları bugünden çok farklıydı. Kapasiteler çok küçüktü. Yatırım olanakları bugünkü gibi değildi. O yıllarda bu kadar fazla rekabet yoktu, enflasyon da bu kadar yüksek değildi. Satış yapmak çok daha kolaydı. İş anlayışı da çok farklıydı. Bu kadar vahşi değildi diyebilirim... İnsanlar birbirlerine daha fazla saygılıydı. Herkes birbirinin kazanmasını isterdi. Rekabet koşulları ağırlaşınca yırtıcı olmadan yerinizi muhafaza etmek pek mümkün olmamaya başladı. Firmanın kurulduğu günden bugünlere çok şeyler değişti. O gün ne olduğunu bilmediğimiz, düşlemediğimiz şeyleri yaşıyoruz, kullanıyoruz. O günün koşullarında o şekilde iş yapıyorduk, şimdi ise bugünün koşullarında iş yapıyoruz. Mesela haberleşme... Seyahat imkanı çok kolaylaştı ve hızlandı. Mesela geçen gün Kazakistan’da bir işimiz vardı ve bir günde gittik ve geri döndük. Uzun bir mesafe olmasına rağmen gidip işimizi kolayca görüp geldik. Telefonun başında saatlerce bekliyor olsak, Kazakistan’a direk uçuş olmasa ve bir Avrupa ülkesine gidip aktarma yapmak zorunda olsak belki o esnada yaşadığımız sıkıntılardan işimizi iptal edebilirdik.

YALITIM: Bir aile şirketi olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?

ORHAN ÖZGÜR: Aile şirketi olmanın avantajı da var, dezavantajı da var... Aile fertleri arasında uyum varsa aile şirketi çok faydalı oluyor.  Fakat aile fertleri arasında herhangi bir şekilde işle ilgili veya iş dışında rekabet varsa tabii ki hoş bir şey değil; bu işe de intikal ediyor. Aile şirketlerinin bir diğer avantajı da kararların çabuk alınabilmesi.

Çok ortaklı bir şirkette herhangi bir şey düşünmek, ortak yöneticilere anlatmak ve kabul ettirmek çok zaman alır. Biz, her ne kadar aile şirketi olsak da bizim Türkiye ölçülerine göre ‘profesyonel’ diyebileceğimiz bir yönetimimiz var. Şirketimizin yönetim kurulunda aile fertlerinin dışında profesyonel yönetici olarak çalıştığımız arkadaşlarımız bulunuyor. Kararları yönetim kurulundaki diğer arkadaşlarımızla tartışarak alıyoruz, ama yine de kararları çabuk alabiliyoruz. Bir çok aile şirketinde olduğu gibi işin başında yönetimde yalnız aile fertlerinin olduğu şirketler değildir şirketlerimiz.

Hatta yönetim kurulumuzda aile fertlerinin sayısından daha fazla profesyonel yönetici var. Benim sahip olduğum her türlü yetkiye sahipler. Yani benim yetkim ne kadarsa onların da o kadar yetkisi var. Hepimizin yetkileri eşit seviyede. Bu şekilde işimizi yürütebiliyoruz. Oğullarım Emin Özgür ve Levent Özgür’ün iş tercihleri kendiliklerinden oluştu. Ben de onlarla birlikte çalışmayı istiyordum; ama onları yönlendirmedim, kendi istekleriyle geldiler ve severek çalışıyorlar.

YALITIM: Babadan oğula gelişen firmalarda zincirin bir parçası oluyorsunuz. İş hayatına başladığınızda babanızdan nasıl bir destek gördünüz?

ORHAN ÖZGÜR: Benim en büyük avantajlarımdan birisi babamın beni yapmak istediğim işler konusunda hep serbest bırakmasıydı. Müdahale etmezdi, ‘ne yapıyorsun, nasıl yapıyorsun’ gibi sorular sormazdı. Bu avantaj mıdır, dezavantaj mıdır bilmiyorum; ama ben çok büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Yapılan her işte en azında fikren ve manen beni desteklerdi. O bakımdan şanslı olduğumu söyleyebilirim. Onun için zaten hızlı bir şekilde büyüyebildik. Yoksa O destek olmasaydı belki Adana’nın dışına çıkamamış olurduk.

YALITIM: Adana’nın dışına çıkmış olmaktan memnun görünüyorsunuz; bu açılım size ve firmaya neler kazandırdı?

ORHAN ÖZGÜR: Adana’nın dışına çıkmanın, değişik yerlerde iş yapmanın çok büyük avantajlarını gördüm ve yaşadım. Örneğin sadece İstanbul’da da iş yapmak istemezdim. O zaman da Anadolu’dan uzak olmuş ve oraları tanımamış olurduk. Adana’nın, Ege’nin, İstanbul’un iş hayatında kendisine has çok farklı özellikleri var. İstanbul’daki rekabet çok yoğun. Ege’de ise ticari prensipler daha oturmuş durumda. Ege’de ekonomi her sezon hareketli. O bakımdan iş hacmi İstanbul kadar olmasa bile daha düzenli, rahat ve kolay. Adana’da daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne hitap ediyoruz. Oralar biraz daha muhafazakar ve senenin her döneminde işler aynı seviyede olmuyor, özellikle kış ayları biraz sakin geçiyor.

YALITIM: Sizin için Adana ne ifade ediyor; İstanbul ne ifade ediyor?

ORHAN ÖZGÜR: Her ikisini de seviyorum ama herhalde Adana’yı daha fazla...

YALITIM: Türkiye’de sanayici ve yatırımcı olmanın zorlukları nelerdir; ne gibi sıkıntılar çekiyorsunuz?

ORHAN ÖZGÜR: Her işin kendine göre kolaylık ve zorlukları var. Kolay ve basit bir iş yok. Sanayiciliğin, özellikle Türkiye’de bazı zor tarafları var. En zor tarafı ülkemizin alt yapısının yeterli olmayışı; bu çok önemlidir. Şu anda yine fazla bir problem yok; ama 1980’li yıllara kadar telefonla bile doğru düzgün konuşamazdık. Sürekli döviz sıkıntısı yaşayan bir ülkeydik. Hammadde ihtiyacımızı temin edecek döviz bulamazdık. Bugünlerde o tip sorunlar kalmadı, şu anda hızlı ve yüksek enflasyon var ama o da yavaştan kontrol altına alınıyor. Son yirmi beş senemizi yüksek enflasyonla geçirdik. Bu büyük bir dezavantaj oldu. Ticarette, işler kötü giderse veya sermayemiz küçülürse çok kolay küçülebilirsiniz, ama sanayicilikte o kadar çabuk küçülemiyorsunuz. İşler sakinleştiği veya azaldığı zaman üretimi anında kısamıyorsunuz; veya üretimi çok kolay artıramıyorsunuz. En büyük güçlükleri bunlar... Kazanılanın sürekli içeride kalması lazım. En azından şirketin mevcut işini devam ettirebilmesi için kazanılan kaynakların içeride kalması gerekiyordu. Biz de öyle yaptık, zaten öyle olmasaydı bugüne kadar bu şekilde büyüyerek gelemezdik.

YALITIM: Hem sermaye yıpranıyor hem de insan yıpranıyor...

ORHAN ÖZGÜR: Sanayicilik Türkiye’de gerçekten kolay değil. Ama işinizi bilerek yapar, yakından takip ederseniz bir şekilde işinizi geliştirebilirsiniz. Türkiye’deki şartlar çok değişken ve çok yıpratıcı. Yakın zamanda iki tane büyük kriz yaşadık. İkisinin de sebepleri birbirine benziyordu. 2001 yılındaki krizden önce yetkililerimiz doların temmuz ayına kadar çıpaya bağlandığını, ciddi bir oynama olmayacağını ve herkesin hesabını kitabını buna göre yapabileceğini söylüyordu. 2001 yılının şubat ayında dolar 680 bin liradan bir milyon yüz bin liraya çıktı. Sermaye yarıya indi. Kredi kullanan firmaların yükümlülükleri ikiye katlandı, işler durdu. Belirsizlik döneminde insanlar iş yapmak istemediler. Onlar da haklı. İş adamları alımlarını erteledi. Biz de iş adamları olarak bir şekilde üretim yapmak zorundayız, işler sakinleşti diye hemen frene basıp üretimi durduramıyoruz. Onun sıkıntıları yaşandı. O sıkıntılar ancak 2002 yılından sonra yavaş yavaş gideriliyor derken geçen senenin şubat ayında da Irak sorunu çıktı. O tekrar aşağı yukarı bir buçuk ay bizim işlerimizi durdurdu. İnsanın planını ve programını aksatıyor, onun sonucunda da insan da yıpranıyor, firma da yıpranıyor; sermaye ise erozyona uğruyor.

YALITIM: Türkiye’de ve dünyanın çeşitli bölgelerinde çatı ve cephe kaplaması olarak milyonlarca metrekare sizin ürünleriniz kullanıldı. Dolayısıyla ürünlerinizle gündelik hayatta da çok sık karşılaşıyorsunuzdur...   

ORHAN ÖZGÜR: 1956 yılından beri milyonlarca metrekare çatı ve cephe bizim kaplama malzemelerimizle kaplandı. Nereye gidersem gideyim benim en çok dikkatimi çeken şey çatılardır. ‘Ne gibi çatı örtüsü kullanmışlar, niçin o malzemeyi kullanmışlar?’ gibi soruların cevaplarını ararım. Atermit de dünyanın her yerinde çok yaygın kullanılan bir çatı örtüsü. Geçen gün televizyonda Filistin’de patlayan bir bombayla ilgili haber gösteriliyordu. Orada çatılarda bizim ürünlerimiz olduğunu tahmin ettiğim malzemeleri gördüm. Bu bana büyük mutluluk ve onur veriyor. Bizim malzeme veya bizim ürünlerimiz olması önemli değil; bizim ürünlerimiz olmasa da o malzemeyi gördüğümde mutlu oluyorum. Örneğin Atatürk Havaalanı’nın iç hatlar olarak kullanılan binasının cephesinde rakibimizin bir ürünü var. Ön ve arka cephesi asbestli çimento levha ile kaplıdır. Sirkeci Gar Binası’nın çatısı da zamanında Türkiye’de üretim yokken ithal edilmiş. Bu da asbestli çimento...

YALITIM: Sizin ürünlerinizin kullanıldığı ve sizin en sevdiğiniz veya gurur duyduğunuz yapı hangisi?

ORHAN ÖZGÜR: İskenderun Demir Çelik Tesisleri...

YALITIM: Çalışma hayatındaki öncelik ve prensipleriniz nelerdir?

ORHAN ÖZGÜR: Yaptığımız işin sağlıklı olabilmesi için konumuzu iyi araştırmamız gerekiyor. Gelen bilgileri süzgeçten geçirip değerlendirmemiz gerekir. Doğru bilgi alıp bunlara göre varsayım yaparsak sonuca ulaşabiliriz. Aksi halde yanlış işler yaparız. İş hayatında şaka olmayacağı için işimizi ciddi yapmamız ve belirli düzen içerisinde yürütmemiz gerekir. Yapılan hatanın bedeli bayağı pahalı bir şekilde ödeniyor. Hatayı az yapmak için dikkatli olmalıyız. Arkadaşlarımızdan da dikkatli ve planlı programlı olmalarını, yapılan plan ve programın gerçekçi olmasını, günün şartlarına göre revize edilmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bir de enflasyonu olan bir ülkede yaşadığımız ve şartlar çok sık değiştiği için bu ortamlara kısa zamanda adapte olamazsak kaybımız oluyor. Son dönemde Türk parası yabancı paralar karşısında değer kaybetti, hammaddemizin çoğunu ithal ediyoruz. Çalışanlarımızdan beklentilerimiz getirilen bilgilerin doğru olması. İşin zamanında yapılmasını istiyoruz.

YALITIM: İş hayatınızda ve özel yaşamınızda sizi en çok mutlu eden şeyler nelerdir?

ORHAN ÖZGÜR: Tesislerin düzgün çalıştığı zaman mutlu oluyoruz. Mesela geçen günlerde çok yüksek elektrik dalgalanması oldu. Bundan dolayı üretimi düşürdük. Yeni tesislerimiz veya yeni bir makinamız devreye girdiği zaman son derece mutlu oluyoruz. Ya da yıllık bakımlardan sonra tesisin çalıştığını görmek bizleri mutlu ediyor.

YALITIM: Yaklaşık kırka yakın ülkeye ihracat yapmak...

ORHAN ÖZGÜR: İhracata devam edeceğiz, yeni pazar arayışı içindeyiz. Çatı örtüsünde en büyük pazarımız komşu ülkeler. Gürcistan, Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Lübnan, Irak; çünkü çatı örtüsünde çok uzağa gitmek pek mümkün değil. Bina yalıtım malzemelerinde de komşu ülkeler ağırlıklı. Yiyecek ambalajında da İsrail, Lübnan, İngiltere, Almanya, Hollanda, Danimarka, İspanya, Bulgaristan, Romanya’ya ihracat yapıyoruz.

YALITIM: Projeleriniz ve çağa ayak uydurmak için yaptığınız çalışmalar, faaliyetler nelerdir?

ORHAN ÖZGÜR: Isı yalıtım malzemesinde kapasite artırımı düşünüyoruz. Hem çatı örtüsünde hem de ısı yalıtım malzemesinde kapasite artırımları yapacağız. Önümüzdeki beş yılda bu iki konuda büyümeye devam edeceğiz.

YALITIM: Özellikle yalıtım sektöründe pazarın büyümesini nasıl değerlendiriyorsunuz?..

ORHAN ÖZGÜR: Pazar hızlı bir şekilde büyüyor, ürün kalitesi düzeldi. Alternatif ürün üreticileri birbirine saygılı, birbirimize destek olarak işi götürüyoruz. Sektörde satışlar iyi olduğu için ciddi bir sıkıntı yaşanmıyor. Rekabet var ama diğer sektörler kadar değil. Herkes çalışıyor, herkes büyüyor. Pazar hızlı büyüdüğü için herkes de hızlı büyüyor. Bizim bulunduğumuz sektörler için geleceği en parlak olan sektör yalıtım sektörü. Bu konuda  İZODER ve PÜD’ün çalışmaları çok yararları oldu. Çok hızlı büyüyen bir pazara sahibiz. Bu konuda da tabii toplumun ısı yalıtımı konusunda bilinçlenmesinin de çok büyük bir fonksiyonu var. İnsanlar artık ısı yalıtım malzemesinin ne olduğunu biliyorlar. En düşük gelir grubundaki kişiler bile bir bina yaptırdığı zaman ısı yalıtım malzemesi kullanmaya çalışıyorlar. Toplumun bilinçlenmeyen kesimleri varsa onları bilinçlendirmeye çalışmalıyız. Önümüzdeki beş yıl içinde pazarın düşündüğümüzün çok üzerinde büyüyeceğini tahmin ediyorum. Gelişmiş ülkeler rakamlara baktığımız zaman Türkiye’deki pazarın ne kadar küçük olduğunu ve ne kadar hızlı büyüyeceğini görmek mümkün. Mesela İsveç’de kişi başına 2.2 kg ısı yalıtım malzemesi kullanılıyor; Almanya’da 1.5 kg kullanılıyor; Yunanistan’da 0.2 kg; bizdeki ise çok az...

Isı yalıtımı, sıcak ülkelerde de soğuk ülkelerdeki kadar önemli. Bir binayı yazın soğutmak için harcanan enerji, kışın ısıtmak için harcanan enerjiden daha fazla. Soğutmak ısıtmaktan daha pahalı oluyor. Sıcak ülkelerde de soğuk ülkelerdeki kadar ısı yalıtımı yapılması gerekiyor. Özellikle Güneydoğu Anadolu’da, Ege’de ve Akdeniz’de pazar gelişiyor. Nüfusa göre ısı yalıtım malzemesinin en çok kullanıldığı yer Ankara, İstanbul ve ondan sonra Erzurum. Yani İzmir değil... Veya ülkenin Erzurum’dan daha gelişmiş şehri değil de, Erzurum... Burada da şu ortaya çıkıyor, soğuk ülkelerde yaşayan insanlar ısı yalıtımının bilincine biraz daha sahip olmuşlar; şimdi sıcak bölgelerde yaşayan insanlara yalıtımın gerekliliğini anlatmak zorundayız. Mantolama Isı yalıtımı mantolama olarak anlatılıyor. ‘Manto’ soğuk iklimlerde kullanılır. Halbuki sıcak olan bölgelerde de binanın ısı yalıtımına ihtiyacı var. ‘Mantolama’ denilince insanların aklına soğuktan korunmak geliyor; yanlış çağrışımlar yapıyor, sıcaktan korunma ise anlaşılmıyor. Bu terim yanlış değil ama biraz eksik...


 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Atalay Özdayı; "2025 Yılında da Çift Haneli Pazar Büyümesi Hedefliyoruz"

Yalıtım dergimizin 2025 yılı ilk sayısında röportaj sorularımızı yanıtlayan Baumit Türkiye CEO'su Atalay Özdayı firması hakkında bilgiler verdi. G...
28 Ocak 2025

Ali Murat Ekin; ''Yapı kimyasalları inşaatların görünmez yüzü, binaların gizli kahramanlarıdır.'

2001 yılında yapı kimyasalları üretimine başlayan FİXA bugün İstanbul, Adana ve Ankara'daki 4 fabrikasında su yalıtım malzemeleri, beton katkıları...
21 Kasım 2024

Murat Savcı; 'Bu sene, yenilikçilik vizyonumuzun sonucu 3 ayrı ödüle layık görülmek bizleri gururlandırmıştır'

Yalıtım Sektörü Başarı Ödülleri 2024'te İzocam, Optima Smart ürünü ile 'Yılın Ses Yalıtımı Ürünü' ödülünü ve İzocam Genel Direktörü Murat ...
21 Kasım 2024

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & DoÄŸalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeÅŸilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü KataloÄŸu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü KataloÄŸu
  • Yalıtım Sektörü KataloÄŸu
  • Su ve Çevre Sektörü KataloÄŸu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.