Yalıtım Dergisi 94. Sayı (Ocak 2012)
42 YALITIM • OCAK 2012 portre & röportaj İstanbul Müzik Festivali’nde sahneye çıktım “O döneme kadar konservatuvar- dan arkadaşlarımla çalışmalar yapıyor, konserlerde çalıyorduk. Hatta İstanbul Müzik Festivali’nde birkaç kez sah- neye çıkma fırsatı yakalamıştım. Bu çalışmalar çok yoğun değildi, haftanın bir günü ve konserlerden önce de iki veya üç gün çalışmalarımız oluyordu. Ayrıca İstanbul’da yaşayan Alman- lar tarafından kurulan ve ağırlığını Alman Lisesi öğretmenleri ve elçilik mensuplarının oluşturduğu Deutsche Singkreise Korosu‘nda da 1986-1990 yılları arasında bas bariton olarak şarkı söylüyordum. 1995 yılından sonra müzikle alakam azaldı fakat tam olarak bırakmadım. Halen boş vakitlerimde seyrek de olsa tambur çalıyorum. Nihavent, Hicaz ve Suzidil makamlarını çok seviyorum.” Hayatım ev ve okul arasında geçiyordu “Mimarlığı isteyerek ve severek okuyordum. O dönemin siyasi olayları insanları kısıtlıyordu. Bilgiye ulaşmak zordu. Atölyelerimiz, kütüphaneleri- miz ve okulumuz kapanırdı. Böyle bir döneme rağmen iyi bir eğitim aldığımı söyleyebilirim. Hem üniversitedeki hocalarımızın kalitesi, sınıf arkadaşla- rımın sıcaklığı ve eğitimin yoğunluğu, hem de üniversite dışındaki zaman- larımda konservatuvar eğitimime devam etmem, başka hiçbir konuyla ilgilenecek zaman bırakmıyordu. Bu dönemde tüm hayatımın okul ile ev arasında geçtiğini söyleyebilirim.” İş talepleri gelmeye başlamıştı “Üniversitenin bir yıl kapalı kaldığı dönem, iş potansiyelinin çok fazla olduğu, henüz proje derslerine baş- lamadan proje çizdiğim bir dönemdi ve o projeler bir şekilde hesapları yapılıp uygulanıyordu. Konservatu- varda tanıştığım bir inşaat mühendisi arkadaşımın ısrarıyla bir iki apartman projesi de çizmiştim. Üniversitedeki ikinci senemden itibaren iş talepleri gelmeye başlamıştı, ancak zamanım olmadığı için bunları reddetmek zorunda kalıyordum. Fakat eninde sonunda bir yerden başlamam gere- kiyordu ve 5. sömestredeyken, hoca- larımızdan Hakkı Moltay aracılığıyla fakültemizin eski dekanlarından Prof. Dr. Mukbil Gökdoğan hocamızın ofisinde sigortalı olarak çalışmaya başladım. Mukbil Bey Yapı Kredi Bankası’nın projelerini yapıyordu. Benim çalıştığım dönemde YKB Genel Müdürlük projesini yürütü- yordu. O projede birlikte çalıştığım Y. Müh. Mimar Semih Ertaman, Aligül Ayverdi ve Andaç Polat’tan öğren- diklerim, mesleki açıdan gelişmemde çok yararlı oluyordu. Aynı zamanda profesyonel olarak bir maketin nasıl yapılacağını öğreniyordum. Bu, ile- riki dönemlerdeki iş hayatımda çok faydalı oldu. 1987 yılında Türkiye’de ilk ve son defa yapılan Vakıf Eserleri Maket Yarışması’nda Meryem Fın- dıkgil ile birlikte yaptığımız maketle ikincilik ödülü kazanmıştık. Mukbil Bey’in ofisinde bir süre çalıştıktan sonra Mukbil Bey, yaşı ilerlediği için işi bırakmaya karar verdi ve işi tasfiye etti. Mukbil Bey’in ofisinden ayrıldıktan sonra üniversitemizin döner sermaye projesi olan Safran- bolu Koruma İmar Planı çalışmasında görev aldım. Yürütücülüğünü Prof. Dr. Doğan Kuban ve Prof. Dr. Metin Sözen’in yaptığı, otuz kişiyle başladı- ğımız proje için bir ay Safranbolu’da kaldık ve döndükten sonra projeyi Dr. İsmet Okyay’ın yürütücülüğündeki altı kişilik ekiple tamamladık. İsmet Ağabey olmasaydı bu proje tamam- lanamazdı. MSGSÜ’de Profesör olan İsmet Ağabey’i 2009 yılında kaybet- tik. Kendisini rahmetle anıyorum. Bu proje daha sonra onaylanıp hayata geçirildi.” Yüksek lisans eğitimi, ara verilmeden yapılmalı “Safranbolu Koruma İmar Planı’ndan sonra üniversitemiz- deki Fiziksel Çevre Kontrolü Kürsüsü’nden çalışmam için talep geldi. Birkaç ay kürsüde çalıştım ve çalışırken İTÜ Fen Bilimleri Enstitü- sünde Yapım Teknolojileri konusunda yüksek lisans eğitimine başladım. O dönemde Türkiye’de prefabrikasyon yeni başlıyordu. Me-Sa Tünel Kalıp Fabrikası daha yeni kuruluyordu. Yüksek Lisans eğitimi döneminde hocamız Prof. Yıldız Sey’in orga- nizasyonu ile bu fabrikaya ve daha birçok prefabrike üretim yapan fab- rikaya ziyaretlerimiz oldu. Bu gezile- rin eğitimime yüksek düzeyde katkısı olduğunu düşünüyorum ve hocamıza bizlere bu olanağı sağladığı için çok teşekkür ediyorum. Genelde yüksek lisans eğitiminin biraz bilgilendikten ve deneyim kazandıktan sonra yapıl- ması gerektiği düşünülür, ancak ben bu görüşe katılmıyorum. En azından mimarlık eğitiminde yüksek lisansın doğru kişilerle doğru şekilde ve ara vermeden yapılmasının çok faydalı olduğuna inanıyorum.” Onduline ile yolların kesişmesi “İTÜ Fiziksel Çevre Kontrolü Kürsüsü’nde bir döner sermeye proje- sinde çalışırken, yine bir başka hocam olan Prof. Dr. Mete Tapan’dan, ileride iş hayatımın akışını yönlendirecek bir teklif geldi. Kürsüdeki görevimi tamamladıktan sonra Erzurumlu Ulusoy kardeşlere ait olan Onduline Yapı Malzemeleri Firması’nda (Aynı zamanda Nobel İlaç Fabrikası’nın da sahipleri) Prof. Dr. Mete Tapan Sınıf arkadaşlarıyla Türkiye gezisinde / 1981
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=