Yalıtım Dergisi 92. Sayı (Eylül-Ekim 2011)

52 YALITIM • EYLÜL - EKİM 2011 teknik Burada görüleceği gibi konut ve sanayi Türkiye’de tü- ketilen enerjinin yaklaşık yüzde 75’ini oluşturmaktadır. Demek oluyor ki, sadece konut ve sanayi sektöründe etkin bir yalıtım uygulanmış olsa, büyük bir tasarruf sağ- lamak mümkün olabilecektir. Bu arada enerji tasarrufu ve ısı yalıtım işinin bir kültür işi olduğu dikkate alınırsa, bu konulardaki eğitime ağırlık verilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Başta teknik eğitim veren öğretim kurumları olmak üzere teknik elemanları ve halkı bilinçlendirmek gerekmektedir. Nitekim 1970’li yıllarda Batı ülkelerinde halkın bilinçlendirilmesi için başta ısı yalıtımı olmak üze- re enerji kullanımının nasıl azaltılabileceğine ait bilgiler, ilgili devletlerce çeşitli medya araçlarından faydalanılarak (TV, radyolar, gazete, dergiler vs.) o ülke insanlarına iyice anlatılmış ve sonuçta bugünkü düzeye ulaşmışlardır. Ka- nımız odur ki, Batı ülkelerine oranla daha az olanaklara sahip olan ülkemizde enerji tasarrufuna verilen önem Batıdakinden de fazla olmalı ve enerji israfı azaltılarak, sağlanacak döviz kaynakları ülkemizin kalkınmasını hız- landıracak diğer sektörlere tahsis edilmelidir. Kişi başına tüketilen yalıtım malzemesi miktarları in- celendiğinde, Türkiye’nin yalıtım malzemesi tüketimin- de örnek almamız gereken Orta Avrupa ülkelerinin hayli gerisinde yer aldığı, bize daha çok benzeyen Akdeniz ülkelerine dahi yetişemediği görülmektedir. Oysa Türkiye, zengin Avrupa ülkelerinden daha faz- la yalıtım malzemesi tüketerek onlardan çok daha fazla enerji tasarrufu (döviz tasarrufu) sağlamak mecburiye- tindedir. Ülkeye döviz sağlamak için ihracata ve turizme devletçe verilen önem ne kadar yerinde ise de bu sek- törlerin içinde bulunduğu güçlükler nedeniyle istenen döviz artışının gayet yavaş ilerlediği bilinmektedir. Buna karşılık enerji tasarrufu yolu ile sağlanacak döviz tasarru- fu, yabancıların iradesine değil, sadece bizim irademize bağlı olan bir gerçektir. Hava kirliliğinin sağlık üzerine büyük olumsuz etki- leri vardır. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlemiş olduğu 1 m 3 havada olması gereken SO 2 oranı maksimum 400 mikrogramdır. 10-15 yıl öncesine kadar İstanbul’daki yabancılara “hava kirliliği” tazminatı ödenmekteydi. ABD, Japon- ya, İngiltere, Almanya başta olmak üzere konsolosluk görevlileri ve yabancı okul öğretmenlerine ek tazminat ödeniyordu. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınırları aştı- ğı için, konsolosluklar İstanbul’da çalışan görevlilerine “riskli bölgelerde çalışan personel tazminatı” ödüyordu. İngiliz diplomatlara İstanbul’un kirli havasından kurtu- labilmeleri için yılda 5-6 kez tatil parası ödenmekteydi. “Nefes alma seyahati” adı altında ödenen bu tazminatlar İngiltere’ye gidiş-dönüş masrafını karşılayabiliyordu. 1970’li yıllarda baş gösteren büyük petrol krizinden sonra birdenbire çok artmış olan enerji fiyatları, birçok ülkede “Enerji Tasarrufu” programları yapılarak nispe- ten zararsız bir şekilde geçiştirilmiş ve alınan önlemlerle sonraki yıllarda etkin bir enerji tasarrufu sağlanmıştır. Hatta alınan önlemler zaman içinde şiddetlendirilerek 2000’li yıllarda şimdikinden de çok miktarda enerji ta- sarrufu yapılması programlanmıştır. Kuşkusuz alınan ön- lemlerin en başında ISI YALITIMI gelmektedir. Konuya gerekli önemi vermeyen ülkelerde, bu arada ülkemizde de yeterince önlem alınamamış veya alınan önlemler uy- gulanamayarak, enerji savurganlığına devam edilmiştir. Bu savurganlık hâlâ devam etmektedir. Ülkemizde enerji tasarrufuna gereken önemin verilmemesi, her yıl önemli ölçüde döviz kaybına neden olduğu gibi, odun-kömür gibi yerli kaynakların hızla tüketilmesine yol açmakta, petrol-doğalgaz gibi ithal edilen maddelere ödenen dö- vizin artmasına neden olmakta, ayrıca gereğinden fazla tüketilen (kömür gibi) enerji maddeleri hava kirliliğini arttırmaktadır. Yıllar itibariyle ithal edilen ham petrol ve ödenen dövizi gösteren grafik aşağıda verilmiştir. 1950 yılında Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde 100’ü yurtiçinden karşılanmaktaydı. 1970 yılında bu oran yüzde 77’ye, 1990 yılında yüzde 48’e, 2000 yı- lında yüzde 33’e, 2004’te ise yüzde 28’e düşmüştür. Bu sonuçlar, enerji kaynakları bakımından dışa bağımlılığı- mızın gittikçe arttığını göstermektedir. Enerji kaynakları bakımından dışa bağımlılığın minimize edilmesi için en kolay yol ısı yalıtımıdır. Türkiye’de tüketilen enerjinin sektörel dağılımı yakla- şık olarak şu oranlarda seyretmektedir. Sanayi % 42 Konut % 30 Ulaştırma % 20 Tarım % 5 Diğer % 3 Yıllar itibariyle ithal edilen ham petrol ve ödenen döviz

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=