dosya sanların eğitilmesi yetmiyor,son kullanıcının da bu konuda minimum düzeyde bir bilgibirikiminesahip olması gerekir. Son kullanıcı, yani halk, bu bilince sahip olduğu zaman otomatikman mal sahibini zorlayacak, mal sahibi de yalıtımın yapılmasını zorlayacak ve teknik elemanlarda yalıtımın doğru yapılmasını sağlayacak. Bu zincir oluştuğunda az önce bahsettiğimiz niyet faktörü etkisiz kalacaktır. Çünkü kullanıcı kullanım sırasında üründeki hatayı fark edince zincirdeki diğer halkalardan hesap soracaktır. Son kullanıcının eğitilebilmesi için yalıtım konusunun yazılı ve görsel büyük medya kuruluşlarında ele alınması, (yani TV programları, yüksek tirajlı gazetelerde ekler gibi), ayrıca devletin ve kamu kuruluşlarının teşvik ve yönlendirmesi gereklidir. Özellikle TV ve gazetelerin bu amaçla kullanılabilmesi için çok büyük paralar gerekmektedir. Bizim imkanlarımız bu aşamada maalesef yeterli değildir. BÜLENTÇOLAK: Standart olmadan doğru uygulama da olmaz. Dünyada öncelikle ürünün standardını oluşturuyorlar. Ürünün standardı nasıl oluşuyor? Burada ürün geliştiren fir. maların AR-GE'lerineçok büyük görev düşüyor. Firmalar cirolarının belirli bir yüzdesiniAR-GE'ye yatırıyorlar. Sonuçta yeni ürün ortaya çıkıyor. Üniversite laboratuvarlarından onay alıyorlar. Üniversiteler yeterli değilse o konuda uzman bağımsız laboratuarları var, oradan alıyorlar. Sonra şantiye aşaması var. Ürün satışa sunulmadan önce uygulama yapılıyor.Uygulamadan da onayı alıyor. Sonra firmanın satış pazarlama ekibine siz bu ürünü satabilir misiniz deniyor. Onlar da bu ürünün maliyeti uygundur piyasa şartlarında satabilirim diyor. Belirli bir oranda satışı gerçekleştikten sonra artık talep oluşuyor. Talep sonucunda standart geliyor. Standart yapmazsanız o ürün aspirin olarak satışına devam ediyor. Üniversite laboratuvarlarının gelişmesi için firmaların vergi verir gibi, üniversitelere finansal fon ayırması gerekiyor. Firmalar üniversitelere kaynak ayırmadıkça standart beklemek hayal olur. Eğitime önem veren, piyasa oluşturan, ürün geliştiren birkaç firmavar, bir de hazır pazara konan firmalarvar. Bu firmalar standart oluşturabilmek için toplantılara giriyor. Eğitim seminerleri veriyor. Elemanlarını bu işlerle görevlendiriyorlar.Ben burada sektörümle ilgili bir toplantıya niye katılıyorum? Bu ekonomik koşullarda gidip satış yapmam gerekiyor. Burada bulunan firmalar gibi firmalar maalesef çok az. Biz bunlarla uğraşırken belki de bize gülenler var. Bizim oluşturduğumuz pazara hazır konuyorlar. Onları görünce bütün şevkimiz kırılıyor. Biz üniversite mezunları çalıştırırken, satış pazarlama örgütü oluştururken, belli oranda stoklar yaparken, laboratuar kuruyorsunuz, uygulayıcı eğitimleri veriyorsunuz. Yurtdışından gelen yada taklit mal üreten yerli bir firma çok düşük fiyatla piyasada satış yapabiliyor. Şimdi biz diyoruz ki TS 825'i geliştirdik. Bakıyorsunuz kamu kuruluşunun inşaatında uyulduğunu görüyorsunuz ama bir villa inşaatında göremiyorsunuz. Bir standart varsa herkes tarafından uygulamalı, bu standartlara uyulmuyorsa yasal yaptırımlar oluşmalıdır. SADIKÖZKAN: İnsanlara doğru bilgileri aktarabilmek için ortak bir dil oluşmalı ki o bilgileriherkes aynı detayla anlatabilsin. Projecilere, makine mühendislerine, inşaatçılara, belediyelere, yapı denetim firmalarına, otel teknik müdürlerine verilenbilgide genellikle çok objektif olamıyor. Eğitimi verenler konularının geneline hakim olmalılar. Genel ısı yada su yalıtımı içersinde kendi ürününün yerini doğru koyabilmeli.Hangi durumlarda kullanılması, hangi durumlarda kesinlikle kullanılmaması gerektiğini uygulama kriterlerini ortaya doğru koyabilmeli ki biz talep edenleri yada denetleyenleri doğru eğitebilelim. Ben özellikle son üç aydır yoğun bir şekilde şantiyelerde görev yapıyorum. Bu şantiyeler hem Türkiye'nin iyi inşaat firmalarının iş yürüttüğü hem de hacim olarak bu ortamda büyük yerler. İstanbul'da popüler hale gelmiş denetim firmalarının denetlediği yerlerde özellikle su yalıtımlarının hali içler acısı. Benim özellikle ilgili olduğum ses yalıtımı anlamında, çok prestijli bir firmanın hala çok komik yöntemlerle önlem aldığını gördüm. Bunların ortadan kalkabilmesi için dil birliği, eğitim birliği sağlanmalı. Bu nasıl olacak? Önce akademik anlamda doğru bilgi edinilmeli.Bir firma adına eğitim verecek kişi önce akademik eğitim sırasında hocalardan doğru bilgi almalı. (Ne yazık ki hocalar hem bilgi olarak hem de teknik donanım olarak firmaların gerisinde kalıyorlar.) Sonra çalıştıkları firmalarda ürünleri ve uygulamaları hakkında doğru bilgilendirilmeli, son olarak da kendisi bilgiyiveren olduğunda bilgiyi doğru aktarabilmeli. ALİ TÜRKER: Bende terminoloji hakkında konuşmak istiyorum. Biz üreticiler, satıcılar, uygulamacılar bu sektör içinde ki herkes bazı terimleri çok farklı kullanıyorlar. En başta "İzolasyon" (eski dilde tecrit) kelimesi bile bizim ifade etmek istediğimiz kavramın tam karşılığı değil. Derneğimizin ismi bile bu nedenle yanlış. Biz bütün broşürlerimizde, eğitimlerimizde "Yalıtım" kelimesini kullanıyoruz. İngilizceden terimleri aynen alıp kullanmak yerine Türkçelerini kullanıyoruz. Örneğin "İzolatör" değil, "Titreşim alıcı" diyoruz. Bazı firmaların bu özeni gösterdiğini de görüyoruz. Ama bazı akademisyenlerin kullandığı kelimeleri de ilk defa duyuyoruz. Biz dil birliğine vardıktan sonra piyasayı bu dile alıştırmak için uğraşacağız. Bugün bir YALITIM• EKiM 2001 3 5
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=