Yalıtım Dergisi 184. Sayı (Temmuz 2019)

yalitim.net 18 Yalıtım / Temmuz 2019 tanımlanmak tuhaf gelmiş, açıkçası biraz da sinirlendirmişti. Ardından bakkal yanımıza geldiğinde, ne olduğunu anlamadan hiç bilmediğim satış süreci başlamıştı. Heyecandan elim ayağım titriyordu. Ben bakkalın karşısından eveleyip, gevelerken, dört koli mal istemiş, bense ancak 2 verebileceğimi söylemiştim. Ardından, ilk defa heyecanla sipariş formunu falan doldurup, imzalatıp alelacele dışarı çıkmıştım. Kapıya çıktığımda ise arkadaşım gayet rahat bir şekilde sigarasını tüttürerek beni bekliyordu ...” İKI DERS ALMIŞTIM “Unilever’de hiç unutmadığım iki de ders almıştım... Birin- cisi, bilgiyi saklamamak gerektiğiyle ilgiliydi... Kurumsal bir şirketteki ilk işim olduğu için günlük ve haftalık raporların nasıl yazılacağını bilmiyordum. Bir akşamüstü ofiste, bu konuda yardım istediğim kıymetli ve kıdemli bir ağabeyimin kendi raporunu yazarken, üzerine kapanıp bana o örnek alacağım raporu göstermemesi ve böyle sıradan bir bilgiyi paylaşmaması beni çok üzmüş ve düşündürmüştü. Sonrasındaki iş haya- tım boyunca hiçbir çalışma arkadaşımdan bilgi saklamamaya gayret ettim. İkinci ders ise kurumların personelinin sosyal anlamda da gelişmesini, mutlu olmasını sağlayacak ihtiyaçla- rına önem vermesi gerektiğiydi. Unilever bu işi o yıllarda da gayet iyi yapıyordu...” İKI SENE BIR BAHARAT FIRMASINDA ÇALIŞTIM “Altı aylık Unilever tecrübemin ardından, yine bir arka- daşımın daveti üzerine Bağdat Baharat firmasına geçmiştim. Firmada bir atılım yapılması düşünülüyordu. Hedef, döne- min büyük market zincirleri, resmi kurumların kantin ve marketleri ile restoranlar gibi büyük ölçekli alım yapabilecek yerlerdi. Ben de bu işle uğraşacaktım. Netice itibariyle işler yolunda gitti ve 1-1,5 yıl içinde Bağdat Baharat’ın satış ekibinin başına Ticaret Müdürü olarak getirildim. Bir aile şirketi olan 26 BAKANLIK VE 60 RESMI KURUMDAN HALA CEVAP BEKLIYORUM! “Askerden sonra, mesleğimi icra etmek için tüm bakan- lıklara ve birçok resmi kuruma özgeçmişimi göndermiştim. Kurumların araştırma, planlama veya koordinasyon daire- lerinde istatistikçi olarak çalışmayı arzu ediyordum. Fakat 26 bakanlık ve 60 resmi kurumdan gelen cevapların hepsi, kadroların dolu olduğu ve kadrolarda uygun bir pozisyon oldu- ğunda bana ulaşacakları yönündeydi. Aradan otuz yıla yakın süre geçmesine rağmen uygun pozisyon bulunamamasına ve hiçbirinden bir geri dönüş alamamış olmama çok gülüyorum. Genç nesilleri oyalayan bu tip İnsan Kaynakları departmanı cevaplarına çok kızıyorum. Aynı dönemde Emniyet Genel Müdürlüğünün sınavlarını da önemsemiş, girmiş ve kazan- mıştım. Fakat mülakatta bir emniyet müdürü, bu iş için pek uygun olmadığımı, espriyle karışık ileride kendilerinin başına iş açabileceğim uyarısında bulunup, ret cevabı verince, çok üzülmüştüm. Fakat belki de isabet olmuştu...” SATMAK IÇIN DEĞIL, VERMEMEK IÇIN UĞRAŞIRDIK “Bu olumsuz bekleyiş döneminin ardından, Unilever’de çalı- şan bir arkadaşımın tavsiyesiyle Unilever yetkilileriyle görüş- müştüm. O zamanlar distribütörü olmayan Unilever, ürünle- rinin pazarlamasını kendi yapıyor, siparişi ve teslimatı kendi elemanlarıyla gerçekleştiriyordu. Görüşme olumlu geçmiş ve işe alınmıştım. Firmanın ‘Sana’ markalı margarin grubunda satış elemanıydım. Profesyonel anlamdaki ilk iş deneyimimdi. Ofis ve depomuz Ankara Çukurambar’daydı. Çok ilginç ve öğretici bir deneyimdi. Satış ve pazarlamayla görevliydik ama kıtlık ve kuyruklar dönemi nedeni ile bir market 10 koli mal isterken biz ortada ürün olmadığından ancak 2 koli verebili- yorduk. Satmak için uğraşan değil de her yere idare edecek bir miktar vererek, mutlu etmek için uğraşan bir satış ekibiydik. Şartlarımız oldukça iyiydi. Sabah 9’da sahaya çıkıyor, akşam 4’e kadar sipariş topluyorduk. Margarinin yanında sos ve reçel de pazarlıyorduk. Tahsilatları kendimiz yapıyorduk. Çek, senet, kredi kartı vs. olmadığından parayı nakit almak ve gün boyu o paralarla dolaşmak apayrı bir dertti. Altı ay sürme- sine rağmen o işten sevkiyattı, ambardı, depoydu, siparişti, paraydı, kotaydı vs. çok şey öğrenmiştim...” BABA, “YAĞCI” GELDI “O dönemde birçok anı da birikti tabii... Mesela ilk satış deneyimi yaşadığım gün oldukça ilginçti. Bana işi hem göste- recek hem öğretecek olan arkadaşım Vedat, bir an önce işi pratiğini yaparak öğrenmem maksadıyla bir pundunu bulup beni bir bakkalda tek başıma bırakmıştı. Ne olduğunu anlama- dan girmiş bulunduğumuz bakkaldaki ufak bir çocuğun bana bakıp, ‘Baba, yağcı geldi’ diyerek arka tarafa doğru seslenmesi canımı çok sıkmıştı. Ufacık bir çocuk tarafından ‘Yağcı’ olarak PORTRE & RÖPORTAJ

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=