Yalıtım Dergisi 106. Sayı (Ocak 2013)

portre & röportaj İlkokulda babamla aynı okulda olma- mın verdiği güveni, bu sefer orta- okulda ablamın varlığıyla yaşadım. Ablam da aynı lisede eğitim alıyordu. Ben ortaokula başladığımda, ablam lise sona gidiyordu. Ablamla farklı bir iletişim içindeydim. Abladan ziyade benim için anne gibiydi. Ortaokul ve lisede ciddi bir eğitim aldığımı söy- leyebilirim. Almanya’da öğretmen- ler 11 ile 13. sınıf arası öğrencileri bilimsel çalışmalara yönlendiriyor. Daha sonra not ortalamanıza göre üniversitede okunacak bölüm seçi- liyordu. O dönemde lisenin öğrenci parlamentosunun başkanlığını da yapmıştım ve bu Türk kökenli bir öğrenci için bir ilkti...” Siyasal mı, Hukuk mu? “Liseyi başarıyla bitirdikten sonra üniversitede hangi bölümü okuyaca- ğımı düşünüyordum. Aklımda Siyasal Bilgiler Fakültesi vardı. Fakat babam, siyasal mezunu bir insanın birçok alternatifi bulunmasına rağmen Hukuk Fakültesi’nin bu konuda çok daha avantajlı olduğu tavsiyesinde bulunmuştu. ‘Hukuku bitirirsen, siya- salcı olarak da çalışırsın ama siyasalcı olarak bitirsen, hukukçu olamazsın’ diyordu. Babamın söyledikleri bana gayet mantıklı gelince Hukuk oku- maya karar verdim...” Üniversitede kendi ayaklarımın üzerinde durdum “1992 yılında üniversiteye Giessen’de başladım. Üniversite yıllarım hareketli ve eğlenceli geçti. 21 yaşımda ilk kez ailemden uzak- laşıyordum. Kendi evim ve arabam vardı. Aileme 300 kilometre uzak- taydım. Başka bir deyişle özgürdüm. Üniversite hayatımda kendi ayak- larım üzerinde durmayı öğrendim. Babam, ‘Oğlum ben sadece kiranı ödeyeceğim, diğer tüm masraflarını kendi ayakların üzerinde durabilmen için kendin üstlenmelisin’ demişti. Dolayısıyla üniversite bir yandan okurken diğer yandan çalışmak duru- mundaydım. Sömestre tatillerinde ağır sanayii firması ThyssenKrupp’ta çalışıyordum. Okul açıldığında da hafta sonları garsonluk ve DJ’lik yaparak hayatımı idame ettiriyor- dum. Üniversite hayatım çok faal geçti. Üniversitenin parlamento- sunun bir Türk öğrenci olarak ilk parlamento başkanlığını yaptım. Bir Alman üniversitesinde Türk kökenli birisinin parlamento başkanlığı yap- ması yerel ve ulusal basında büyük yankı uyandırmıştı. Parlamentonun içerisinde, aşırı muhafazakâr partinin üniversite örgütünün temsilcileri de vardı. Başkanlığı kazandıktan sonra aşırı muhafazakarlardan biri kalka- rak ‘Ben, bir Türk’ün başkanlık ettiği parlamentoya üye olmak istemem’ diyerek istifa etmişti.” “Üniversite hayatımda ağırlığı eği- time veriyordum. Ancak boş vaktimi de öğrencilerin sorunlarıyla ilgile- nerek değerlendiriyordum. Alman- larla da çok vakit geçiriyordum ama daha çok Akdeniz Bölgesi’nden insanlarla iyi anlaşıyordum. Hemen hemen her ulustan arkadaşım vardı. Üniversite’de en yakın arkadaşım bir Yunan’dı. Kendisi şu an Atina’da avukat olarak çalışıyor ve halen arka- daşlığımız devam ediyor....” Saçlarım uzundu ve deri pantolon giyiyordum “Hukuk eğitimi almakla doğru bir karar verdiğimi 2. sınıftan sonra anladım. Hukuk eğitiminin en önemli özelliği, analitik düşünceyi su yüzüne çıkartmasıydı. Üniversite hayatımı oldukça renkli geçirmeye çalıştım. Saçlarımı hiç kesmedim. Rockçıydım. Upuzun saçlarım vardı, deri panto- lon ve deri ceket giyerdim. Tatillerde param olduğunda Türkiye’ye gelir- dim. Yaz tatilimiz üç buçuk aydı. Bunun üç ayında çalışıyordum. Bir haftalığına da arkadaşlarımla Bod- ruma veya Alanya’ya gidiyorduk...” Üniversiteyi dereceyle bitirdim “Üniversiteyi 1999 yılında Onur Belgesi alarak bitirdim. Bu kadar faal olup yine de üstün başarıyla okulu bitirmek güzel bir duyguydu. Sözlü sınav, bir duruşma salonunda düzen- leniyordu. Karşımda iki Profesör, bir Başsavcı ve bir de Ağır Ceza Hakimi vardı. Bitirme sınavı olduğu için duruşma salonun atmosferi oldukça gergindi. Sessizliğin olduğu bir anda Anayasa Profesörü olan ve saçları olmayan hoca uzun saçlarımı kaste- derek, ‘Bay Şahin, ne kadar güzel saç- larınız var’ demişti. Ben de not orta- 42 YALITIM • OCAK 2013

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=